Baktılar Cumhurbaşkanı Erdoğan bankalara bindiriyor, mikrofonu gören laf geçirmeye başladı. Neymiş? Bankalar elde avuçta ne varsa hepsini krediye vermişler ama yüksek faizden vermişler!
Başka? Çok kâr etmişler... Ne yapsınlar? Biraz kârdan fedakârlık edip de ucuz kredi versinler. Vermiyorlar! O zaman sopa gösteririz, baskı yaparız!
Daha kolayı var. OHAL’de değil miyiz? O zaman çıkarın bir Kanun Hükmünde Kararname, halledin bu işi... Bakın ne kadar basit bir çözüm...

* * *

Bakın;
Üç kamu bankası, Ziraat, Vakıf ve Halk Bankası 2016 yılını 15 milyar 316 milyon liralık kâr ile kapattı. Önceki yıla göre kârları ortalama yüzde 40 arttı...
Üç büyük kamu bankası sektörün yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor.
Bu yıl, geçen yılın aynı dönemine göre kârlarında ortalama yüzde 50’ye yakın daha artış var. Kamu bankaları kime bağlı? Başbakanlığa! Kime neyi şikâyet ediyorlar?
Buyurun söylesinler kamu bankalarına, maliyetine kredi versinler, örnek olsunlar.
Gelelim diğerlerine... Hani, “yabancı Türkiye’ye güveniyor ki gelip banka satın alıyor” tekerlemesi söyleniyordu ya... Aldıkça aldılar paylarını yüzde 35’e çıkardılar.
Borsa payları ile birlikte ülke bankalarının neredeyse yüzde 50’si yabancılara geçti.
Şimdi siz bu yabancılara diyorsunuz ki, çok kâr ettin, birazını ver. Oldu! Adam zaten kâr etmeye gelmiş. Milyarlarca doları önüne sermiş. Gidip senin kısır politikalarından kaynaklanan sorunlar için parasını mı verecek? Vermez! Satarken düşünecektin.

* * *

Tabii öncesinde dünyaya bak, ders al... Gelişmiş ekonomilerin hiçbirinde bankacılık sektöründe yabancıların ağırlığı yoktur. Gelişmekte olan ülkelerde ise bankaların yarısından fazlası yabancılarındır.
Bu ülkeler hep gelişen ülke sıfatını alır ve gelişemez, orada kalır. Yabancıların egemenliğinde bir bankacılık sistemi ile kalkınan bir ülke de yoktur.
Nitekim ekonomisi böyle yönetilip kalkınan bir ülke de yok!