Hâlâ neyi anlatıyorlar, neyin sağlam ekonomisinden bahsediyorlar kavramak zor. Dünya piyasaları şunun şurasında dört beş ay iyi gitti bizimkiler işi kuvvetli Türkiye ekonomisine bağladılar. Hani kırılgan ekonomilerin halay başıydık? Düzeldik mi?
Dikkat ederseniz bu aralar Türkiye ekonomisini batırmak isteyen dış mihraklar piyasada yok. Üçüncü havalimanını, köprüleri, yolları kıskananlar ortalıkta görünmüyor. Ne oldu? Vaz mı geçtiler? Yoksa hiç olmadılar mı?
Yine gelecekler. Getirilecekler. Nereden biliyorum? Bir kere uygulanan maliye politikaları ile para politikası çelişiyor. Böyle gitmez!
Bütçe harcamaları ve Kredi Garanti Fonu ile piyasayı paraya boğup, her kesime teşvik dağıtıp, vergi indirimleri yapıp, büyüme, işsizlik gibi verilere hormonu basıp kalkınmanın sürdürülebilir kılınacağını sanmak Türkiye’nin bir gün Avrupa Birliği’ne gireceğine inanmak ile aynı kapıya çıkar.

Bugünün bir de yarını var

Oysa ekonomi, hafiften sarsılmaya başladığında, ödenemeyen krediler göze battığında, dolar fiyatı yukarı tırmandığında ihale yine yabancılara kalacak. “Biz kötü yönettik” diyecek halleri yok ya! Bugünün bir de yarını var. İdare ediyorduk belki bugüne kadar... Para politikası ve yüksek faizle nereye kadar gidebilir Türkiye?
Küresel sistemde öyle bir likidite fazlası var ki, kendine çeksen bir dert çekmesen ayrı bir dert. Amerika ve İngiltere ile başlayıp Japonya ve Avrupa ile devam eden hatta buna Çin’in üretimden kazandığı parayı ortaya sürmesiyle yaşanan bolluk söz konusu...
Sermaye sahipleri ve fonlar işler yolundayken yüksek getiri ararlar. İşte risk iştahı da buna denir. Verirsen dünyada olmayan faizi her yerden koşa koşa gelirler tabii...
İşler tatsızlaştığında sermaye sahipleri, fonlar mümkün olduğunca güvenli gördükleri yere gider ve beklerler. İşler değişti. Şimdi iştahsızlığın yanında hazımsızlık da söz konusu olacak.

Yine suçlu bulunacak yabancılar!

Oysa Amerikan yatırım bankası Goldman Sachs hesaplamış, bu faizle dolar/TL’nin adil değerinin 3.50 değil, 2.50 dolar/TL seviyeleri olduğuna karar vermiş. Yorum tamamen Türk lirasının verdiği faiz üzerine kurgulanmış.
Buradan doları sat, yüzde 15 faizi kap, doları daha ucuzdan alıp kârına kâr kat... Ne güzel dünya!
Sermaye çıkarına bakar ve ona göre hesap yapar, gerekirse rapor yazar. Ürkütürsen verdiğin faize bile bakmaz kaçar. İşte o zaman hem yükselen dolar hem yüksek faiz ile baş başa kalırsın. Acımadan geçer aylar. Zamanla yalnızlık başlar. Yola çıkar pişmanlıklar. Yine suçlu bulunur yabancılar.
Nasıl olsa seçmen “yenilsen de, yensen de taraftarın senle” modunda... İki gün sonra yine “dış mihraklar” desinler, görürsün bak yine inanacaklar.