Arkadaş, insan kendi sorumlu olduğu bakanlığın verilerine hâkim olmaz mı? Yok işte! Olmuyor, bilmiyor. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’den bahsediyorum. Sağlam bir hayal dünyası var, orada kendi kendine takılıyor. Kendisi bakan olunca da millet bir şey diyemiyor, bakıp dinliyor. Düzelten yok.
Güzide bakanımız geçen gün Ankara Ticaret Odası’nda yılın ilk ticaret meclisi toplantısına katıldı ve bir konuşma yaptı. Öyle bir attı tuttu ki, avcı hikâyelerini ağlattı.
Dedi ki; “Dış ticaret hacminde, 4 buçuk milyar dolardan tam 450 milyar dolara geldik.” Vay canına... Nasıl da geniş geniş sallıyor! Yüz kat artmış diyor. İnsaf! Dinleyenler de ticaret odası mensupları... Hiç birinin mi konu ile ilgili bilgisi yok? Demek ki yok! Alkışlıyorlar.
İşin komiği Türkiye’nin ticaret hacmi tarihinde hiçbir zaman 4.5 milyar dolar olmamış!
1973 yılında ticaret hacmimiz 3.4 milyar dolarmış.
1974 yılında ticaret hacmimiz 5.3 milyar dolara yükselmiş.
Arası yok! Niye o yılları temel almış? Bilen yok!
Nereden uyduruyor acaba bu 4.5 milyar doları? Bu kadar iddialı konuştuğuna göre muhtemelen AKP döneminden bahsediyor diyeceğim ama AKP iktidara geldiğinde Türkiye’nin ticaret hacmi 88 milyar dolarmış. Önceki dönemi yerin dibine sokayım derken kendi kendine ne hallere sokmuş, haberi yok!
Gelelim şu 450 milyar dolar hikâyesine... O da yanlış!
Türkiye’nin rekoru 2013 yılında 403 milyar dolar. Sonradan düşe düşe 2016 yılında 341 milyar dolara kadar geriledi. 450 milyar dolar nere, 341 milyar dolar nere? Son rakamlardan bahsediyorsa farkı nasıl kapayacak acaba? Az buz da değil 109 milyar dolar...
Bu arada size bahsettiğim ticaret hacmi... Rekor kırdığımız 2013 yılında 251 milyar dolar ithalat yaparak rekor kırmışız. Sadece 152 milyar dolarlık mal satmışız. Aradaki fark 99 milyar dolar... Bakanın övündüğü rakamın arkasında yatan aslında Türkiye’nin borçlanarak dışarıdan mal alması...
Bu arada kendisinin göreve başladığı 2014 yılı başından bugüne kadar ihracatı 15 milyar dolar düşürmeyi başardı!
Şimdi beraber düşünelim. Şu satırları okuyanlardan herhangi biri Ekonomi Bakanı olsa, hangisi daha kötü bir tablo ile Türkiye’yi karşı karşıya bırakır. Onlarca danışman, emrinde çalışan analistler, yalan yanlış bilgiler, düşen ihracat gelirleri, kötü giden bir ekonomi...
Daha iyisini yapamasa bile daha kötüye götüremeyeceği aşikâr! Hiç değilse bir iki rapor okur, toplantılarda yanlış bilgiler vermez, değil mi ama?