Bu topraklardaki demokrasi hareketinin ilk destekçilerinden biriydi. Haliyle Saray’ın yandaş, yalaka takımının hedeflerindendi. Namık Kemal devamlı olarak hürriyet, hak, hukuk, adalet, kanun gibi bugün dahi üstesinden gelemediğimiz konulara kafa yormuştu. “Devlet, padişah için değil millet içindir” diye bağıran ilk kişiydi...

*  *  *

Bundan tam 145 yıl önce... Avrupa’ya giden Namık Kemal batı ülkelerinin medeniyeti hakkındaki izlenimlerini yurda döndükten sonra yazdığı yazılarda dile getiriyordu.
Konu bilim, teknik ve sanayideki ilerlemelere geliyor. Her şeyi yurtdışından ithal ettiğimiz için kızıyor da kızıyordu. Bu işin böyle gidemeyeceğini anlatmaya çalışıyordu. Yedi sürgünü, oturdu.

*  *  *

Adam ekonominin böyle bir yere gidemeyeceğini 145 yıl önce gördü... Sonra ne oldu? Osmanlı battı. Borçlarını genç Türkiye ödedi.
Eee? Geldik 2017’ye gidiyoruz 2018’e... Neredeyse her şeyi yurt dışından ithal etmeye devam ediyoruz. Üretimimiz yok mu? Var! Üretmiyorsak 145 milyar dolarlık ihracatı nasıl yapıyoruz değil mi?

*  *  *

Şöyle yapalım. Ben 145 yıl sonrasının tablosunu önünüze koyayım, siz bana bu işin nereye kadar gidebileceğini söyleyin.
Bakın; 100 dolarlık ihracat yapabilmek için 60 dolarlık girdiye ihtiyacımız var ve bunu ithal ediyoruz. İthal girdi düşülünce 100 dolarlık ihracatta ülke ekonomisinin kazandığı para 40 dolarda kalıyor. Bu yöntemle ihracat rekorları kırılsa bile karlılık bakımından bir anlam ifade etmiyor.

*  *  *

Rekor falan da kırdığımız yok... Nitekim 2008 yılında 132 milyar dolar olan ihracatımız 9 yılda 10 milyar dolar artabildi.
Ne ithal ediyoruz? Girdi olarak ara malları... Sonrasında onları montajla birleştirip ana ürünü meydana getiriyoruz. Peki, ara mallarını neden biz üretemiyoruz?
Yıllarca TL’yi değerli tutma politikası uyguladık. Hemen hepsi KOBİ olan yerli ara malı üreticileri ucuz ithal girdiyle rekabet edemedi. Ya kapandı ya da yabancıya satıldı. O dönem kapandı. Bize işin kabası kaldı.

*  *  *

Aklı başında olan hiç kimsenin itiraz edemeyeceği gerçekler var ortada. Üretim yapısı değişmeli. Türkiye’nin üretim ve ihracatı fason ağırlıklı... Katma değerli ürün üretilemediğinde milli gelir düşük, cari açık yüksek gerçekleşiyor.
Yani? Üretmiyoruz. Üretim artınca cari açık coşuyor. Üretimi düşürsek milli gelir taklaya geliyor. Böylesine bir açmazdayız. O kadar afra tafra yapıyoruz, kimse bizi ciddiye almıyor.

*  *  *

Sonra kağıt kalem oyunlarıyla artan milli gelir, hesaplama yöntemi değiştirilerek yükseltilmeye çalışılan ihracat, sepet oyunlarıyla düşen enflasyon. Her şey iyi gidiyor demeye devam ediyorlar.
Ne demiş üstat? “Bazen fikirlerini de değiştirmelisin çünkü sen fikirlerinin kölesi değil, sahibisin.” Ama bunlar sayıları değiştirip duruyorlar. Eh ne de olsa sahibi onlar...
Ekonomi hakkında fikirlerini değiştirmeyen büyük bir güruh daha var. Ne de olsa adamlar yol yaptılar!