Türkiye şimdiye kadar mali anlamda giderleriyle fazla ilgilenmediği bir savaşın içerisinde.… Hâlâ Emevi Camisi’nde namaz kılmak gibi bir hülyaya sahip miyiz? Onu bilemiyorum.
Girmemiz gerekiyordu, girdik. Eyvallah... Madem olan oldu fazla açılmadan işin ekonomi ile alakalı olan kısmına geri döneyim.
Bu savaşta açık ara ekonomisi en kötü etkilenen ülke Türkiye... İşin komik tarafı savaş Suriye’nin savaşı, savaş alanı Suriye toprakları, Suriye Lirası, Türk Lirası karşısında savaş koşullarına rağmen yüzde 15 değer kazanıyor! Bu kadar mı olur? Valla gerçek!
Bakın, bu savaş işi ekonomi açısından çok maliyetlidir. Zamanla yıkıcı hale gelir. Irak ve Afganistan savaşlarının Amerika’ya faturası dolaylı maliyetler de hesaba katıldığında 4.4 trilyon dolara ulaşmıştı. Eğer Amerika bu savaşlara müdahil olmasaydı yıllık kişi başı 1150 dolar daha zengin olacaktı.
Kendi parasını basıp dünyaya satan, dünyayı haraca kesen Amerika’dan bahsediyorum. O bile bu faturayı ıkına sıkına ödeyebildi. Sonunda dayanamadı, çekildi, gitti.
Hele Suudiler... Kumu kazsan petrol fışkırıyor. Saniyesine dolara dönüşüyor. Adamlar Yemen’e savaş açalım dediler, iki bombaladılar, ekonomileri taklaya geldi, tarihlerinin en büyük borçlanmalarını yaptılar. İşçi maaşlarını falan kestiler.…
Savaş öyle bir para yer ki, matbaada karşılıksız bassan kâğıt yetiştirmezsin.

Halep oradaysa arşın burada

Bizim ekonomik tabloya bir bakalım. Ekonomi küçüldüğü halde 35 milyar dolar cari açık veriyoruz. Üstüne 420 milyar dolarlık borcumuz var. Böylesi bir ortamda hem içeride hem dışarıda ciddi bir savaş verirken, hem de 3 milyonun üzerinde mülteciye bakıcılık yapıyoruz.
Adamlar ülkelerinde savaştan kaçıp Türkiye’ye sevişmeye gelmişler gibi 230 bin Suriyeli çocuk Türkiye’de doğdu. Sadece Türkiye’de doğan çocuk sayısı Avrupa’nın kabul ettiği mülteci sayısından fazla! Bırakın Türkiye’yi, Almanya ekonomisi bile bu duruma dayanmaz!
Aklın yolu bir! Biz Esad’ı sevmiyoruz diye O’nun gitmesini bekleyecek ne zamanımız ne de paramız var. Bu süreci kısaltacak her türlü adım en kısa zamanda atılmalı. Kişisel görüşüm, gerekirse Esad’a kandırılmışız bile denilmeli.
Yoksa emekliye promosyonmuş, Merkez Bankası 25 baz puan faiz artırmalıymış, enflasyon sepetinin alkollü içkiler ve tütün mamulleri kalemiymiş, kılmış, tüymüş, hepsi hikayeden ibaret kalır. Karaya vurmuş balık gibi çırpınır dururuz.