AKP’nin geldikleri günden beridir artarak sürdürdükleri haksız, hukuksuz, adaletsiz ve keyfi yönetimi karşısında, bardağı taşıran son damlayla birlikte, CHP liderinin adalet için Ankara’dan İstanbul’a büyük yürüyüş kararı, iktidarın ezberini de sinirlerini de bozdu ve kendisini çok daha güçlü ve önemli bir siyasi figür haline getirdi. Türkiye’nin makus talihini yenen, dünyanın bu en uzun Adalet Yürüyüşüne bir gün katılarak destek verdiğim için ve hayatımda gördüğüm en muhteşem kalabalıkla gerçekleştirilen Adalet Mitingine eşim Mine’yle birlikte katıldığımız ve ileride çocuklarımıza biz de oradaydık diyebileceğimiz için çok mutluyum...

unnamed

Türkiye, Atatürk’ün ardından ne yazık ki çağdaşlaşma yolunda geri kalmaktan, tökezlemekten bir türlü kendini kurtaramadı. Ancak AKP’yle birlikte tarihinde ilk kez bu ölçekte geri döndürülemez hasarlar aldı ve ağır kayıplar verdi. Çocukluğumuzda dünyada kendine yeten 7 ülkeden biri olduğunu gururla söylediğimiz Türkiye, AKP’nin yanlışın ötesinde haince tarım politikaları yüzünden dışa bağımlı hale geldi ve bugün dağı taşı dolu olduğu otu - samanı, ana vatanı olduğu buğdayı, gen merkezi olduğu baklagilleri bile ithal eder hale düşürüldü, artık karnımızı bile dışarıya bağımlı doyurabiliyoruz...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

Yine çocukluğumuzda, aynı anda hem doğuda hem batıda iki ayrı düşman ordusuyla savaşacak ve her ikisini de yenecek güçte olan, 2226 yıllık şanlı Türk Ordusu, bugün mevcudunun üçte birini kaybetmiş, 200 – 250 yaşındaki askeri okulları kapatılmış, yüz yıllık varlıklarına katakulliyle el konulmuş, toplumdaki saygınlığı büyük yara almış, ağlanacak bir halde. 2004’ten bu yana 18 adamız ve 1 kayalığımız göstere göstere Yunan askeri tarafından işgal edildi, diğer Ege adalarıyla birlikte Lozan’a aykırı olarak bize karşı silahlandırıldı. Bu işgale zemin hazırlayanların yargılanacağını söyledim diye, bu ihanetin sorumlularının yakasına yapışması gereken adaletsiz adaletimiz bugün beni 5 yıl hapisle yargılarken, Yunanlar adalarımızda kebap yapıyor. Kumpas davalarıyla, kendisi gibi yüzlerce kahraman subayla yıllarca hapis yatırılan Kardak kahramanı Kurmay Albay Ali Türkşen, bir tim askerle Yunanların Kardak’a tecavüzünü durdurmuş ve Türk bayrağını dikmişken, bugün koskoca Türk Ordusunun Genel Kurmay Başkanı bile Kardak’a çıkamayacak duruma geldi...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

OHAL bahanesiyle gerçekleştirilen sivil darbeyle, TBMM’nin yetkilerinin elinden alınmasından ve KHK’larla sürdürülen anti demokratik yönetimden, 1 yıldır, hiçbir sorumluluğumuzun olmadığı bir darbe girişimi yüzünden, hiç hak etmediğimiz halde bu darbeden sorumlu olanlar tarafından, özgürlüklerimiz ve haklarımız kısıtlanarak yaşamaktan, 1980’lere rahmet okutacak yasaklardan, polis devletine dönüşmekten, sürekli devletin - bizim devletimizin - ceberrut ve baskıcı, tehditkar yüzünü görmekten, telefonlarımızın ve sosyal medya paylaşımlarımızın, suçluların peşine düşmesi gereken istihbarat birimlerimiz tarafından hafiye gibi takip edilmesinden, lise öğrencilerinin bile iki satır yazı yazdı diye düşünce suçuyla gözaltına alınmasından, tutuklanmasından artık sıkıldık, bıktık, usandık...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

16 Nisan’da, Cumhuriyet tarihinin en önemli referandumunda devletin bütün imkanlarının yasa dışı olarak Evet için kullanılmasından, AKP’nin ve YSK’nın açıkça Anayasal suç işleyerek referandumun sonuçlarına müdahale etmesinden, buna rağmen iktidarın olayı atı alan Üsküdar’ı geçti cinliğiyle 80 milyona ve bütün dünyaya yutturmaya çalışmasından, 94 yıllık parlamenter demokrasimizin sahtekarlıkla çalınarak Türkiye’mizin tek adamcılık diktatörlüğüne savrulmasından, bu hırsızlığa itiraz edenlerin hain ve terörist diye yaftalanmasından, hedef gösterilmesinden, tehdit edilmesinden ve hakarete uğramasından çok rahatsızız...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

Bizim vergilerimizle yaşayan devlet kurumlarının yandaş canavarlara dönüştürülmesinden, ötekileştirici, kışkırtıcı yayınlarla yandaş medyanın büyük ve güçlü Türk Milleti’ni bölmeye, ayrıştırmaya çalışmasından, aramıza nefret tohumları ekmesinden, iktidar mensuplarının bitmez tükenmez yalanlarından, eğitim sistemimizin on yıllarca geriye düşürülmesinden, bilimsellikten uzaklaşılmasından, eğitimin dincileştirilmesinden ve geleceğimiz çocuklarımızın hurafelerle dolu bir müfredata mahkum edilmesinden, zorla imam hatiplere yönlendirilmesinden, Atatürk’ün aklımızdan, gönlümüzden, hafızalarımızdan çıkarılmaya çalışılmasından, en büyük gururumuz Türklüğümüze karşı yapılan alçakça saldırılardan çok rahatsızız...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

Şu halimizle dünyanın en pahalı benzinini kullanmaktan, gelir adaletsizliği bakımından Avrupa’nın en kötü, OECD ülkelerinin en kötü 3. ülkesi olmaktan, çok kazananın çok vergi, az kazananın az vergi vermesi doğal olanıyken, devletin gelirlerinin %85’ini karşılayan vergi gelirlerinin %70 küsurunun çok kazananın da, az kazananın da eşit ödediği ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilerden sağlanmasından, kazanç üzerine yapılan doğrudan vergilendirmenin %30’un bile altına indirilmesinden, etten, sütten, gıdadan vergi alınırken, pırlantadan, elmastan 0 – sıfır vergi alınmasından, gelir adaletsizliği gibi işsizliğin de sürekli artmasından, bu çarpıklık yüzünden yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olmasından, ülkede her 100 kişiden 15’inin yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kalmasından, her 5 kişiden 2’sinin ancak yardımlarla yaşayabilmesinden, AKP’nin Anayasa’daki sosyal devletimizi sadaka veren devlete dönüştürmesinden çok rahatsızız...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

Kadınlarımıza bitmeyen şiddetten, çocuklarımıza tacizlerden, tacizcilerin, tecavüzcülerin korunmasından, gazetecilerimizin, aydınlarımızın uydurma gerekçelerle hapislere atılmasından, dünya çapında akademisyenlerimizin üniversitelerden uzaklaştırılmasından, devlet kadrolarının niteliksiz, biatçı insanlarla doldurulmasından, aktrollerin bitmek bilmeyen tacizlerinden, hakaretlerinden, kamu kaynaklarının Atatürkçü kesime hiçbir şekilde kullandırılmamasından, rant uğruna doğamıza ve çevremize yapılan durmak bilmeyen saldırılardan ve tecavüzlerden çok rahatsızız...

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

Atatürk, vatanımıza göz dikmiş bütün düşmanları yenip Yurtta Sulh, Cihanda Sulh anlayışıyla her zaman barış demişken, bütün komşularımızla kavgalı olmaktan, devlet büyüklerinin yurt dışına her gittiklerinde çıkardıkları rezaletlerden, kavgalardan, bizi bütün dünyaya rezil etmelerinden, iktidar mensuplarının ve sülalelerinin aşırı zenginleşmesinden, onlar zenginleşirken halkın daha da fakirleşmesinden, iktidarın meclisteki milletvekili sayısını çoğunlukçuluk olarak kullanmasından ve hiçbir konuda hiç kimseyi dinlememesinden, uzlaşma aramamasından, kamu yöneticilerinin kalitesizliğinden, inisiyatifsizliğinden, sürekli yanlış yapmalarından, buna rağmen asla sorumluluk almamalarından, aldatıldık, kandırıldık milletimizi bizi affetsin laflarının arkasına sığınmalarından, terörsüz teslim aldıkları ülkemizi, PKK yetmezmiş gibi yeni terör örgütleriyle doldurmalarından, her seçimde, referandumda terörü bitirmek için oy istedikleri ve aldıkları halde, hala ve her gün şehit vermekten de çok rahatsızız.

İşte bu yüzden adalet istiyoruz...

Yerel, ulusal ve uluslararası ölçeklerde yaşanan gerilimlerin, savaşların, çatışmaların en önemli sebeplerinin başında gelir adaletsizliği vardır ve AKP Türkiye’si bu konuda korkunç bir karneye sahip. İşsizliği çözemediği gibi gelir adaletsizliğini de çözemiyor. Adaletsizliğin yarattığı en önemli sorun, yoksulluğun bir kuşaktan diğerine aktarılmasıdır. Annesi babası yoksul bir çocuk adaletin, şeffaflığın, hesap verirliğin, fırsat eşitliğinin olmadığı bir toplumda rekabete geriden başlıyor ve ömür boyu geriden gidiyor, kaçınılmaz olarak ailesinin yoksulluğunu devam ettiriyor...

Bu düzende toplumsal barışa ulaşmak, huzur bulmak, refah toplumu olabilmek, yüksek bir performans gösterebilmek imkansızdır. Türkiye’nin tarımından, sanayisine, enerjisinden üretimine, eğitiminden güvenliğine her şeyi gerçek potansiyelinin çok altındadır. Büyük fırsat maliyetleri üstlenmektedir ve geleceğini ipotek altına sokmaktadır. Bizzat iktidar eliyle yaratılan ve düzeltmek için doğru hiçbir şey yapılmayan adaletsizlik sadece mutsuzluk yaratmıyor, öfkeyi ve suç oranlarını da yükseltiyor. Daha da önemlisi Cumhuriyet düşmanlarının ve Türkiye’yi bölmek, parçalamak, kaynaklarına el koymak isteyen iç ve dış düşmanların işini kolaylaştırıyor...

CHP liderinin on binlerce yurttaşla gerçekleştirdiği dünyanın en uzun adalet yürüyüşü ve milyonlarca yurttaşın katıldığı Cumhuriyet tarihinin en büyük adalet mitingi göstermiştir ki, Türkiye’mizi, artık bütün bu adaletsizliklere, hukuksuzluklara, haksızlıklara, mağduriyetlere, kötülüklere dayanamayan vicdanlı insanlarımızın vicdanı kurtaracaktır. Bugün Türkiye’nin Everest’i adalettir ve Türkiye, kendi Everest’ine vicdanlı insanlarının omuzlarında adım adım yükselecektir. Türkiye artık zengin yoksul, eğitimli eğitimsiz, şehirli kasabalı köylü, o partiden bu partiden, şu inançtan bu inançtan, şuralı buralı olması fark etmeyen, ancak bütün bu adaletsizliklere, haksızlıklara, hukuksuzluklara artık tahammül edemeyen vicdanlı yurttaşlarıyla aradığı, özlediği çıkışı bulacak, adaleti geri getirecek ve ATA’sının gösterdiği her alanda çağdaşlaşma hedefine geri dönecektir...