AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, ülkede 56 bin tutuklu ve hükümlü vardı. Bugün 201 bini aşmış durumda ve her geçen gün akıl almaz bir hızla artıyor. Adalet Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, cezaevlerinde 15 Temmuz öncesinde 191 bin 423 tutuklu ve hükümlü varken, 17 Ağustos 2016’da 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 44 bin 800 hükümlü tahliye edildi. Buna rağmen 4 Ocak 2017 tarihi itibariyle, yeni tutuklananlar ağırlıklı olarak FETÖ’cüler olmak üzere tutuklu ve hükümlü sayısı 201 bini aştı...

Görünen o ki, AKP yeni tutuklayacağı FETÖ’cülere yer açmak için içeridekilerden yaklaşık 45 binini serbest bıraktı. Merak ediyorum, eğer FETÖ, 15 Temmuz kanlı darbe girişimini yapmasaydı da bu insanlar serbest kalacak mıydı, yoksa şu anda aramızda, hapishanelerde yer yok diye 45 bin cezasını tamamlamamış suçlu mu dolaşıyor? Yine de asıl sorunumuz bu değil...

38’i 2016’da olmak üzere son on yılda ülke genelinde toplam kapasitesi 134 bin kişi olan 139 yeni cezaevi kuruldu. 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından cezaevlerinde tutuklu sayısı hızla arttığı gibi cezaevi sayısında da artış oldu. 2006'da yedi, 2007'de sekiz, 2008'de 13, 2009'da sekiz, 2010'da yedi, 2011'de iki, 2012'de 14, 2013'de 10, 2014'de 14, 2015'de 18 yeni cezaevi kurulurken; 2016 yılında rekor bir yükselişle açılan cezaevi sayısı 38 oldu. Yaşanan rekor artışla birlikte cezaevi sayısı 382’ye yükseldi. Ancak ne yazık ki AKP’ye bu da yetmiyor ve şu anda harıl harıl, toplamda 100.000 kişi kapasiteli 175 cezaevi daha yapıyorlar. Acaba ne yapmaya çalışıyorlar diye insan sormadan edemiyor...

Birilerinin AKP’lilere acilen Victor Hugo’nun ünlü sözünü hatırlatması gerekir; Bir okul açan bir hapishane kapatır. Referandum’da Evet’e %2’lik artış uğruna diplomatik skandal yaşadığımız, beğenmediğimiz Hollanda, yakın zamanda 6 hapishanesini kapattığını açıkladı. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, hesap verilebilirlik, temel hak ve özgürlükler ve tüm nüfusa yayılan nitelikli eğitimle birlikte, insanlar açık olarak daha az suç işlemeye meyilli oluyorlar. Hukukun adil olduğu sistemlerde daha az suç işleniyor ve daha az cezaevine ihtiyaç duyuluyor...

Oysa AKP’li 15 yılda nüfusumuz yüzde 13.8 artarken, tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde 232 arttı. OHAL’le birlikte işler o hale geldi ki, 15 yıllık AKP iktidarında yapılan haksızlıklar, hukuksuzluklar, yasaklar 12 Eylül dönemiyle bile kıyaslanamaz artık. Travmasını yıllarca atlatamadığımız 12 Eylül dönemi bu yaşadıklarımızın beşte biri bile değildir. AKP travmasını nasıl atlatacağız bilemiyorum. 15 yıllık AKP’li yıllarda jet hızıyla artan cezaevi ve tutuklu, hükümlü sayılarını unutmadan bir de cezaevinin diğer ucu yargıda neler oluyora bakalım...

Adalet Bakanlığı'nın Avukatlıktan Hakimliğe Geçiş Sınavı mülakat sonuçları geçen günlerde açıklandı. Artık şaşırmadığımız tipik bir AKP klasiği olarak, yazılı sınavda 80'in üzerinde puan alan birçok adayın mülakatta elendiği ancak 55-60 puan alan bazı avukatların mülakatlarda kayırılarak hakimlik yolu açıldığı iddia ediliyor. Bu iddiayı ortaya atan CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş; En büyük adaletsizlik Adalet Bakanlığı'nda yaşanıyor, alınan 900 hakimden 800’ü AKP'de yöneticilik yapmış insanlar diyor...

Görünen o ki, AKP’nin, adaleti FETÖ’cülere teslim ettiği 2010 Referandumunda yaptığı korkunç hatadan çıkardığı tek ders, yargıyı bu kez kendimize bağlarsak canımızın istediğini yapar ve bütün hukuk süreçlerini kendi lehimize kullanabiliriz olmuş. AKP’nin Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy kumpaslarından ve TSK’nın darmadağın edilerek üçte bir küçülmesinden, Askeri okullarını, hastanelerini, birliklerini kaybetmesinden, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin Türkiye’mize ödettiği korkunç bedellerden anladığı tek şey, bu sefer de biz kontrol edelim artık yargıyı olmuş ki çok ama çok yazık, dahası çok tehlikeli...

Hukuk hukuk gibi olmaz da birilerinin güdümünde olursa, bunun eninde sonunda varacağı yer mafyalaşmadır. Acı sonuçlarını 15 Temmuz’da gördük. Kendi silah arkadaşına, kendi milletine, kendi Meclisine ateş edecek kadar güç sarhoşu olmuş dev bir çete ülkemizi mahvetti. Şimdi AKP zannediyor ki, tıpkı FETÖ gibi, bu kadar ehliyetsiz ve liyakatsizi her daim kontrol edebilecek ve kendi çıkarları doğrultusunda yönetebilecek. Olan yine ülkemize, yine gariban halkımıza olacak...

Bütün bu rezil kepaze hukuksuzlukları ve frensizlikleri yüzünden, 2004’te büyük törenlerle, gündüz vakti havai fişeklerle kutlayarak başladıkları AB ile müzakerelerimiz de artık bitme noktasına geldi, geçti bile. İpler, köprüler her şey atıldı. AKP Türkiye’si 13 yıl sonra, AKPM tarafından yeniden denetlemeye alındı ve bugüne dek müzakereleri başlatılıp sonra tekrar denetime düşürülen ilk ve tek ülke olma utancını da parti tarihine kaydettirdi...

Ülkedeki polis sayısı da yine AKP döneminde mantıkla açıklanması zor rakamlara ulaştırıldı. 2002’de ülkede 120 bin polis vardı, bugün bu sayı 240 binlerde. Öyle bir hareketlilik var ki alınanları, çıkarılanları takip etmek de çok zor. Daha yeni 9 bin polis açığa alındı. Ancak görülmesi gereken şey şu, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde 120 bin polisle ülkedeki bütün asayiş meselelerini çözebiliyor ve hepsine yetişebiliyorken, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında birdenbire ne değişti ki polis sayısını 2 katından fazlaya çıkarmamız gerekti. Türkiye mi daha çok suç işlemeye meyilli hale geldi de daha fazla polis gerekti, yoksa AKP zaten niyeti bozmuştu da, jet hızıyla cezaevi sayılarını artırdığı gibi bu cezaevlerini muhaliflerle doldurmak, itiraz edenleri de sokakta durdurmak için altyapısını mı kurmuştu?

Türkiye, 2016’da Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 113 ülke arasında 99, iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler kategorisindeyse 6. sırada yer aldı. 112 bin internet sitesi kapatan AKP Türkiye’si, İnternet Özgürlüğü Endeksinde artık özgür olmayan ülke seviyesinde. Ülkede hukuk yok, iktidarı denetleyen mekanizma yok, özgür iletişim yok, haber alma özgürlüğü yok. Peki ne var? Bol biber gazı, tazyikli su, Toma ve Çevik Kuvvet var, ha bir de dünya kadar yeni hapishane var...

E hakim AKP’li, savcı AKP’li, polis AKP’li olursa bir de bu kadar hapishane haldır huldur yapılıyorsa, un var şeker var, yağ var geriye ne kalırı herkesin iyi görmesi gerekir ve ona göre demokrasisine ve hukukuna, haklarına, özgürlüklerine şimdiden ve bütün gücüyle sahip çıkması gerekir. Yoksa bunların niyeti fena halde bozuk, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli...