AKP’nin Gülencilerle sıkı fıkı olduğu yıllarda, ülkede fırsat eşitliğinin ve adil rekabetin en güvenilir kalesi olan, AKP’ye dek bozulmadan kalabilmiş ÖSYM’de, ÖSS, KPSS, LYS, TEOG Merkezi Ortak Sınav, Yargıçlık Sınavları, Tıpta Uzmanlık Sınavı, İş Güvenliği Uzmanlığı Sınavı, Komiser Yardımcılığı Sınavı, Polis Okulu Giriş Sınavı, Askeri Okulların giriş sınavları soruları ve eminim adını unuttuğum bir dolu sınavın soruları çalınarak haksız binler, on binler devlette mevkilere, makamlara getirildi. O mevki ve makamları gerçekten hak edenlerin hakları yenilerek, kariyerleri ve gelecekleri ellerinden çalınarak. Ancak nedense Gülenciler, FETÖ olmadan önce de bir türlü hiçbiri ortaya çıkarılamadı...

2017 halk oylamasının hala devam eden tartışmaları, sokak protestoları, yasal mücadeleleri, milyonlarca yurttaşın bir çığa dönüşen çabaları, uluslararası gözlemcilerin, AB’nin ve bütün dünyanın çok ciddi uyarıları gösteriyor ki, biz adil bir sınav yapmayı beceremediğimiz gibi, adil bir seçim ve referandum da yapamıyoruz. O günler 2002 öncesindeki güzel günlerimizde kalmış artık...

Türkiye’miz olağanüstünün de ötesinde, eski deyişle fevkaladenin fevkinde günler yaşıyor. Türkiye demokrasisi AKP’li yıllarının en tehlikeli, en hukuksuz, en çatışmaya yakın sürecini yaşıyor. İktidar, zaten her tür hukuksuzluğu yaparak zorladığı Anayasa’ya aykırı Anayasa değişikliği halk oylamasında, oylama sürerken oyunun kurallarını değiştirmeyi ve Anayasal suç işlemeyi - seçim kurulu damgasını taşımayan zarf ve oy pusulalarının geçerli sayılmasını - bile göze alacak kadar kendinden geçmiş durumda. Oysa bu karar, YSK’nın kafasına göre değiştirebileceği, hele seçim devam ederken artık böyle diyebileceği bir karar asla değil. Yasada açıkça yazan bağlayıcı hükümlere rağmen, mühürsüz oylarla ilgili yoğun şikayetler ve AKP temsilcisinin uyduruk bir kağıda özensiz yazılmış talebiyle mühürsüz oyları geçerli saydık gibi bir gerekçeyi bugün dünyada herhâlde bir tek Kuzey Kore’de yurttaşlara sükunetle kabul ettirebilirsiniz...

Oy pusulası sayıları yıllardır Türkiye’de konuşulur. İktidar nedense YSK’nın aşırı derecede fazla oy pusulası basmasına ve 2009’da kaldırıldığından bu yana, milyonlarca seçmenin seçim güvenliği için parmak boyasını geri istemesine hep sessiz kalır. 2007 milletvekili seçimlerinde 42 milyon 500 bin, 2007 halk oylamasında 42 milyon 600 bin seçmenimiz vardı, 2009 milletvekili seçimlerindeyse seçmen sayımız 6 milyon artarak 48 milyon 260 bine çıkmıştı. Dönemin YSK başkanı Muammer Aydın, o günlerde bu inanılmaz artışı, Adres Kayıt Sistemiyle seçmen kütüklerini yenilemeye bağlamıştı, nasıl oluyorsa artık. Parmak boyasının kaldırılmasını da; ’TC kimlik numarası ile kendisinin vatandaş olduğunu kanıtlayan kişi oy kullanacaktır. Seçim bilgisayar ortamında kayıt altına alınacağı için mükerrerlik kesinlikle olmayacak bu yüzden parmak boyama da yapılmayacaktır' gibi, hepimizin içine su serpen! süper bir açıklama yapmıştı...

YSK, 2011’deki genel seçimlerde, 52 milyon seçmene 69 milyon oy pusulası bastırmıştı. 7 Haziran 2015 milletvekili seçimlerinde, 56.6 milyon seçmene ise 74 milyon oy bastırmıştı. YSK başkanı Sadi Güven, o günlerde fazladan bastıkları 17 milyona yakın oy pusulası sorulduğunda, oy pusulalarının kaybolması, başkasının eline geçmesinin mümkün olmadığını belirtmiş ve ‘Oy pusulası açısından seçim güvenliğinde bir sıkıntı yok. Yasa gereğince fazla basılan oy pusulaları ve kullanılmayanlar da yine siyasi partilerin tutanağıyla geri toplanıyor’ demişti. YSK'nın Anayasa ve yasaların buyruğu doğrultusunda görev yaptığına vurgu yapmış ve şunları eklemişti: ‘Geldiğim günden beri söylüyorum, gerçekten fazla oy pusulası bastırıyoruz. Bunu saklamadık, herkes biliyor. Kaç tane bastırdığımızı Kurul'da bulunan siyasi parti temsilcileri de biliyor. Kaç paketi hangi ilçeye gönderdik, onu da biliyorlar. Her bir partinin o ilçedeki temsilcileri bu paketleri teslim alıyor. Oy pusulalarının basımından, oyların kullanıldığı sürecin tamamında siyasi partilerin kontrolü var.’

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geldiğimizdeyse, 18 milyon fazladan oy bastırmışlardı ve tabi ki bu sorular yine sorulmuştu. O gün de şunları söylemişti YSK başkanı Sadi Güven; ‘Oy pusulalarının güvenli bir şekilde bastırılıp dağıtıldığı bilinmelidir. Tutanakla, bastırılan oy pusulası ve zarflarının belirtilen planlama doğrultusunda ilçe seçim kurullarına gönderilmiştir.’ Ayrıca; ‘Kararın alındığı tüm toplantılara, ülke seçmeninin yüzde 95'ini oluşturan AKP, CHP, MHP, SP ve HDP temsilcileri de katılmaktadır. Oy zarfları ve birleşik oy pusulalarının gönderildiği ve tutanakla teslim edildiği ilçe seçim kurullarında da ilçede en çok oy almış dört siyasi parti temsilcisi ile ilçe seçim kurullarının oy zarflarını ve birleşik oy pusulalarını tutanakla teslim ettiği sandık kurullarında, en çok oyu alan beş siyasi parti temsilcisi bulunmaktadır. Görüldüğü gibi birleşik oy pusulası basım kararında, oyların kullanılıp artan birleşik oy pusulalarının tutanakla tespiti aşamalarının tamamında siyasi partiler olduğu gibi ilçe seçim kurulları ile sandık kurullarında, oy dağılımının ülke genelinde yaklaşık yüzde 95'ini temsil eden iktidar, ana muhalefet ve muhalefet partilerinin temsilcileri bulunmaktadır. Ortada gezen, denetlenemeyen oy pusulası yoktur,’ diyerek o da yüreğimize su serpmişti!

Son 10 yılın iki YSK başkanının, vatandaşların hepsi tartışmalarla geçen seçimlerin güvenliğiyle ilgili sorularına cevaplarını okuduğumda tek anladığım; pakette şu kadar adet, bu kadar yedek, blok paket filan gibi soruların cevabı olmayan rakamlara ve konulara girip; ortada gezen, denetlenemeyen oy pusulası yoktur; oy pusulalarının güvenli bir şekilde bastırılıp dağıtıldığı bilinmelidir; oy pusulası açısından seçim güvenliğinde bir sıkıntı yok; oy pusulalarının basımından, oyların kullanıldığı sürecin tamamında siyasi partilerin kontrolü var; seçim bilgisayar ortamında kayıt altına alınacağı için mükerrerlik kesinlikle olmayacak gibi içi boş, inandırıcılığı ve kanıtı olmayan, aksine, her seçim sonrasında dünya kadar kullanılmış oy pusulasının sokaklarda, çöplerde, boş binalarda filan bulunmasını, yani hayatımızdaki acı ve utanç verici gerçekleri açıklayamayan cevaplar verdikleridir...

Belli ki AKP yıllar içinde YSK üyeleri üzerinde çok iyi çalışmış. Tarihimizin en tartışmalı 2017 halk oylamasında, CHP’nin yasaya göre %100 haklı başvurusunu 10 YSK üyesinin reddettiği yerde yalnızca biri çıkıp bu hukuksuzluğa şerh koyabildi. Helal olsun. Seçimin yenilenmesini isteyen tek YSK üyesi Cengiz Topaktaş; "Oyların mühürsüz olması referandumu yargı denetiminden çıkarır. 98. ve 101. maddelerde seçmen pusulası ve zarfların mühürlü olması şartı vardır. Anayasanın 79. maddesi, seçimlerin yargı denetiminde yapılacağını hüküm altına almıştır. Burada Anayasa'nın ihlali söz konusudur" diyor. Yani bu şekilde açıkça Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz diyor, yalnızca Türkiye’deki değil dünyadaki bütün tarafsız hukukçular gibi...

Kim ne derse desin bu halk oylamasının sonucu hukuken geçersizdir ve yenilenmelidir. Bu kadar açık hukuksuzluğun olduğu bir halk oylaması sonunda çıkan %1 oy farkla, egemenlik TBMM’den alınıp tek bir adama devredilemez. YSK, yoruma açık olmayan, yasanın emredici bir hükmünü yok sayarak, açıkça yasaya aykırı davranarak suç işliyor. Açıkça iktidar partisi lehinde karar vererek tarafsızlığını yitiriyor, rejimi değiştirecek, Türkiye’nin bu kadar ciddiye aldığı bir halk oylamasının şaibeli sonucunu herkese dayatmaya çalışıyor. Öyle görünüyor ki AKP de, YSK da çok yanlış ve çok tehlikeli bir hesap içerisinde. Benim iyi kötü 49 yıldır tanıdığım 94 yaşındaki Türkiye Cumhuriyetim bu dayatmaya gelemez, benden söylemesi.