Bütün dünyanın saygı duyduğu ve dünya barışının öncüsü, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgeciliğe ve koloniciliğe karşı savaşan ilk lider, eşsiz devlet adamı gibi muhteşem ifadelerle tanımladıkları, varlığımızın sebebi Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Atatürk’ümüze, geldikleri günden bugüne düşmanlık ettiler...

Doğrudan Türklüğü hedefleyerek bütün milliyetçilikleri ayaklarımızın altına aldık dediler. Türklük ve Türk olmak, Cumhuriyet tarihinde ilk kez ayrıştırıcı bir unsur olarak yorumlandı. Birlik ve beraberliğimizin, toplumsal barış ve huzurumuzun anahtarı ve en güzel ifadeleri olan Andımız ve Ne Mutlu Türküm Diyene kaldırıldı...

Çocukluğumuzdan beri gururla, coşkuyla kutladığımız Milli Bayramlarımızı kutlamamız her fırsatta engellendi, yasaklandı...

Her tür yolsuzluk yapıldı, yapılıyor. Çikolata kutularında rüşvetler, ayakkabı kutularında paralar, kollarda rüşvet saatler, inanılmaz zenginleşmeler...

Örtülü ödenekte Cumhuriyet tarihi rekorları kırıldı. Deprem toplanma alanları bile imara açıp ranta çevrildi. Deprem vergileri bile amacı dışında kullanıldı. Bu en hassas olduğumuz, en yaşamsal konu bile suiistimal edildi...

Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla, FETÖ’yle Türk Ordusu darmadağın edildi. 15 Temmuz’dan sonra da Askeri okullar, hastaneler, birlikler kapatıldı. Şanlı Ordu’muz üçte bir küçültüldü...

18 adamız, Vatan topraklarımız Yunan’a terk edildi...

Çocuklarımıza ve kadınlarımıza şiddette, tecavüzde her şey örtbas edilmeye çalışıldı. Meclis araştırma komisyonu kurulmasına izin verilmedi...

Bunlar gibi daha onlarca, yüzlerce devleti çökertecek, toplumsal barışımızı sona erdirecek hamle yapıldı. Ülkemizin demokrasisi, insan hakları, özgürlükleri, eğitimi, ekonomisi, üretimi, tarımı, hayvancılığı, istihdam ve işsizlik oranları, iş kazaları, istihbaratı, dış ilişkileri, toplumsal barışı, çevre ve doğa koruma bilinci, her şeyi kötüye ve daha kötüye gitti...

Bütün bunlara karşı verebildikleri tek cevap; kandırıldık, aldatıldık, çok safmışız, bana ahmak diyebilirsiniz, Rabbim bizi affetsin, milletimiz bizi affetsin gibi boş sözler. Hiçbir sorumluluk üstlenmeden aynen yola devam ediyorlar ve bugüne dek hiç hesap vermek zorunda kalmadıkları için de, yeni Anayasa dayatmalarıyla mükemmel hatalarını yapmak üzereler...

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görevini devrettiği son konuşmasında; ılımlı İslam’ın bir sonraki durağının, kaçınılmaz olarak radikal İslam olacağı konusunda hepimizi uyarmıştı. Şu anda yaşadığımız şey tam olarak budur. Pırıl pırıl, genç, bütün enerjisiyle çağdaş dünyayı yakalamaya çalışan Cumhuriyetimizden elimizde kalan, hızla radikalleşen yalnız ve güzel Türkiye’mizdir...

Bütün okulların büyük bir iştahla imam hatiplere dönüştürülmesi radikalleşmedir. İmam hatiplere her tür desteği verirken diğer devlet okullarından bu destekleri esirgemek radikalleşmedir. 3 yaşında kız çocuklarına türban taktırıp topluca camilere götürmek radikalleşmedir. Ülkemizin kurucusu Atatürk’ün, kahraman silah arkadaşı İsmet İnönü’nün ve her Türk’ün en büyük gurur kaynağı Kurtuluş Savaşı’mızın ders kitaplarında azaltılması, yer yer çıkarılması radikalleşmedir. Evrim gibi bütün zamanların belki de en büyük bilimsel keşfini ders kitaplarından çıkarmak ve Türk çocuğunu bu en önemli varoluşsal bilgiden mahrum bırakmak radikalleşmedir...

PKK’yı da, IŞİD’i de, FETÖ’yü de plansız, programsız, hesapsızlıklarıyla, beceriksizlikleriyle, siyasi hatalarıyla kendileri başımıza musallat ettikleri halde, bu terör örgütleriyle mücadele için ilan ettikleri OHAL sürecinde, hiç yeri ve zamanı değilken, ülkeyi kavga sürecine getirecek kadar büyük tartışmalara yol açan yeni Anayasa’yla rejimi değiştirmeye kalkışmak radikalleşmedir. Mecliste muhalif milletvekillerini darp ederek zorla yasa maddesi geçirerek sözde demokratik siyaset yapmak radikalleşmedir. Şu anda radikal İslam, siyasal İslam zoruyla Türkiye’yi radikalleştirmektedir...

İlahiyatçı İhsan Eliaçık; İmam hatiplerde, İlahiyat fakültelerinde, Kur’an kurslarında, cemaat ortamlarında okutulan hadis kitapları, mezhep içtihatları, kullanılan kaynaklar IŞİD’in okuduğu ve eylemlerini dayandırdığı kaynaklarla aynı diyor. İhsan Hoca, Emevilerle başlayan bu sisteme, sorgulanmamış eski İslam kültürü diyor. Bunlarla yetişen bu gençler ne olacak, bu kültür ne olacak diyor. İŞİD gibi düşünen bir sürü insan var Türkiye’de diyor. İlahiyatın, imam hatipin dini müfredatını okuyan her ortalama genç iki gömlek sonra potansiyel olarak IŞİD’çidir, diyor, o kültürü okuyor çünkü diyor. Reina için yurt dışından katil getirenler ileride Türkiye’nin içinden bulacaklar katillerini diyor. Daha ne desin?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kahramanlarına, Türklüğe hakaret edenler, unutturmaya çalışanlar, hızlarını alamıyorlar ve ülkenin eğitim sistemini baştan sona radikalleştirmeye çalışıyor. Türk gencinin beynini, aklını hurafelerle doldurmaya ve onu çağdaş dünyadan koparmaya çalışıyor...

Devlet her konuda o kadar keyfi ve yarın hiç olmayacakmış, hiç hesap vermeyeceklermiş gibi yönetiliyor ki, sabahın kör karanlığında yollara düşmek zorunda kalan çocukların ve herkesin bütün şikayetlerine, imza kampanyalarına ve protestolarına rağmen, iktidar hiç umursamıyor ve duymuyor bile bu çığlıkları. Empati yapma ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Kış saatinin kalkmasına halkın yüzde 90’ı destek veriyor deyip kestirip atıyorlar...

Türk Ceza Kanunu'nda "devlet büyüklerine hakaret" diye bir suçlama, bir madde olmamasına rağmen, gencecik insanlar, devlet büyüklerine hakaret ettiği iddiasıyla OHAL bahanesiyle artık tutuklanıyor. Devletin Sosyal Medya Takip Birimi 60.000 kişiyi takip ediyor, paylaşımlarını izliyor. Bütün muhalifler izleniyor...

AKP milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi çıkıp; ‘Anayasanın tüm maddeleri değiştirilebilir, hatta Meclis yeni bir anayasa yapabilir’ diyor ve ilk 4 maddeyi doğrudan hedef alıyor. Bu kritik günlerdeki bu densiz çıkışın bir deneme olmadığını ve karşı tarafın gardını ölçmek için yapılmadığını kim söyleyebilir...

O kadar coşmuş durumdalar ki, artık açık açık başkan seçildikten sonra Erdoğan halife olacak, Ak Saray'daki odalarda hilafet temsilcilikleri açılacak diyebiliyorlar...

İngilizcede güzel bir söz vardır; power corrupts, absolute power absolutely corrupts diye, yani; güç yoldan çıkarır (yozlaştırır), mutlak güç mutlaka yoldan çıkarır (yozlaştırır). Zaten yoldan çıktığıyla ilgili elimizde milyon kanıt bulunanları mutlak güce eriştirmeye çabalamak, ancak bir akıl tutulmasıyla açıklanabilir.
Daha şimdiden bunca Anayasal suç işleyenler, başkanlık yetkilerine ulaşıp TBMM’yi devre dışı bıraktıktan ve istedikleri atamaları yaptıktan sonra kendilerinden başka hiç kimseyi dinlemeyecekler. Ve bu kadar kontrolsüz güç, kendileri dahil herkes için ölümcül bir zehre dönüşecek...