Katıksız, hesapsız, körü körüne, karşılık beklemeden severiz. Nereden gelir, nasıl gelir, insan böyle karşılıksız sevmeyi nasıl öğrenir.
İyilik sevgisi.
Güzellik sevgisi.
Hepsi anneden aşılanır.
Kendi özünü sevmenin bir başkasını sevmeye dönüşmesi de Karacaoğlan’ın dediği gibi  “omuz verip arkasından götüren,  meme verip ağız yukarı yatıran,  adam edip meclislere getiren”  annelerin karşılıksız desteğinin meyvesi değilse nedir? Çok çalışmış, çabalamış, başarmak için kendine ve ailene söz vermişsindir fakat o yıl sınıfı geçmemişsindir. Üzülürsün. İçine kapanırsın. Anne sezer, anlar. Sözünü etmeden, hissettirmeden “üzüldüğün şeye bak... Hayatının tek saniyesi bile bu üzüldüğün şeyin çok ötesindedir...”  duygusunu aşılar, gelecek yıl çok üstün notlarla başarırsın.
Baba övünür.
Oğlum bana çekti.
Başarıyı sahiplenir.
Anne, karşılıksız.
Hesapsız.
Özveri heykelidir.

*  *  *

Biz, 5 kardeşiz.
Dört kız, bir oğlan.
Babamızı erken kaybettik, 5 kardeş sevgiyi şimdi 90 yaşında annemiz Billur Doğru’da öğrendik. Çok işten, yürekten, güzel yazılar yazıldı. Anneler Günü kutlandı. Dünkü gazetelerde anneleri anlatan en güzel yazı; Murat Can Çicek’ in başarı öyküsüydü. Doğumunda doktor hatası yüzünden çaresiz bir derde düşmüş; yürüyemiyor, ellerini kullanmakta zorluk çekiyor ve konuşmakta  bunalıyordu.  Murat Can’ın annesi oğluna önce evde okumaya yazmayı öğreti, okullara birlikte taşındı. Ayaklarına ayak, ellerine el, diline dil oldu. Üniversitede yurtta onunla beraber kaldı. Murat Can, bilgisayar mühendisliği  bölümünden üstün başarıyla mezun oldu, Amerika’da bir üniversitede “doktoraya”  kabul edildi.  Oğlu Murat,  ABD’de “yapay zeka” üzerine doktora yaparken onun eli, kolu, dili olmaya devam edebilmek için anne Nilgün Çiçek 55 yaşından sonra otomobil kullanmayı ve İngilizce konuşmayı öğrendi.
Annelik bu!
Biz sevildiğimiz için severiz. Karşılıksız sevmeyi annemizden öğreniriz.

*  *  *

Kendimden ve kız kardeşlerimden biliyorum; insanın içindeki her iyilik çiçeklenmesi “annesinden gördüğü sevgiden” geliyor. Bağışlamayı ve unutmayı.  Başkalarına da kulak vermeyi.  Aptal ve cahil oldukları zaman bile insanları dinlemeyi.  Herkesin bir öyküsü olduğunu ve herkesin öyküsünün kendince önemli olduğunu.  Başarının tadını çıkarmayı.  Başarısızlığı yenmek için yeniden güç toplamayı.  Olduğun gibi görünmeyi ve göründüğün gibi olmayı. Birine hükmetme düşüncesini asla aklına getirmemeyi. Dürüst olmayı. Adaletli, merhametli, insan onuruna saygılı, sabırlı ve alçak gönüllü olmayı.  İnsanları yargılamadan önce onları anlamaya, kavramaya zaman ayırmayı. Nefsinin kölesi ve  köpeği olmaktan kurtulmayı. Nefsinin adi ve iğrenç yanlarını törpüleyip sıfırlamaya ömrünce uğraşmayı. Dini rahmeti. Dini merhameti. Dini ülfeti. Kul hakkı yememeyi ve tüm dini ahengi. Ve laik olmayı. Laik durmayı ve kalmayı. Kaybetmeyi, ahlaksızca bir kazanca tercih etmeyi. Bir sevda sahibi olmayı, bir ideale tutunmayı. Vatanı sevmeyi. Doğayı korumayı. Duygu stoku, vicdan stoku, dostluk, kardeşlik, akıl, insanlık stokları biriktirip istiflemeyi.
Biz annemizden öğrendik.
Annelere bir gün az.
Her gün anneler günü.
90 yaş yetmez.
Anneler bin yaşasın!