Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. 94 yıl önce dünyada yüzünde “sömürgeci ülkeler ile sömürülen ülkelerin uzlaşmaz çelişkisi” yaşanıyordu. 29 Ekim, sömürgeci ülkelere başkaldıran Türk’ün isyanıydı.
Bir yanda:
Yaşatmak isteyenler.
Öbür yanda:
Dönüştürmek isteyenler.
29 Ekim gününün önemini kavramışlar, onu korumak ve yaşatmak istiyor. 29 Ekim, köhneyi yırtıp atmak, değişimin önünü açmak içindi. 29 Ekim, “Tarihimizi bir hanedan ve tek adam tarihi olmaktan kurtarmak” içindi.
Akılcıydı.
Aydınlanmacıydı.
Yenilikten yanaydı.
Özgür ve demokratik bir Türkiye ile yüksek ahlak ve yüksek uygarlığı hedeflemişti.  Bilimsel bilginin ve eleştirel aklın rehberliğini esas aldı. Bizi ilimden, gelişmeden, ilerlemeden din değil çağlar ayırıyordu. 29 Ekim, çağlarla aramızdaki uçurumu kapatmayı hedefledi. Hukukta, eğitimde, sağlıkta, sosyal hayatta, ailede, ekonomide, yasamada ve yürütmede dogmaları terk edip atan ve yerine “eleştirel bakmayı ve ilmi koyan” laiklik anahtar yapıldı.  Eğitim yenilendi; öğretim ile eğitim “bilim ve özgür eleştirel akıl üzerine” kuruldu.

* * *

“Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları değil bütün dünya yurttaşları çekememezlik, açgözlülük ve öç alma duygusundan uzaklaşacak biçimde eğitilmelidir” sözünü Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal bütün dünya duysun diye söyledi.
Çekememezlik kalksaydı.
Uyduluk ve satılmışlık bitseydi.
Kukla olma yok edilseydi bugün Ortadoğu’da İslam ülkeleri, ABD’nin ya da Rusya’nın oyuncakları haline gelip “Şiilerin Sünnileri öldürdüğü, halkının çoğunlukla Müslüman olduğu Araplar, Kürtler, Türkler, İranlıların birbirini kurşunladığı bataklığa” saplanmamış olacaktı.

* * *

29 Ekim’i dönüştürmek isteyenler, 1950 yılından beri “laiklik dinsizliktir, camilerimizi kapattılar, Ankara’yı camisiz bıraktılar” diye yalan yanlış anlatıyor. Oysa dinler tarihinin dünyaca tanınmış büyük otoritesi sayılan Georges Dumezil’i 1929 yılında Türkiye’ye çağırıp Ankara İlahiyat Fakültesi’nde ders verme fırsatını yaratanlar 29 Ekim’i ilan edenlerdi.
Dönüştürme 1950’de başladı.
Parladı...  Parlatıldı.
Bugün “İslamcı başkan yaratmak için anayasayı değiştirmeye soyunanların”  çıkıp geldikleri siyasi çizgi, 1950 yılında;  “29 ekim 1923 ilericiliğini” dönüştürmeye soyunanların devamıdır.  Şu son 15 yıldır yaşadığımız; Meclis’e, orduya, yargıya, polise, basına, eğitime, sağlığa, ekonomiye, ilahiyata Fetullahçı sızmasına göz yumma kurnazlıkları “29 Ekim 1923 aydınlanmasını” karartmak, geriletmek, dönüştürmek içindi.

* * *

29 Ekim, eski kafayı attı.
Yeniliği, ilericiliği seçti.
Saltanatı kaldırdı.
Halk egemenliğine geçti.
Tarikatları yasakladı.
Din ve vicdan özgürlüğünü temel aldı. Kurtuluş Savaşı ile arkasından gelen devrimler sayesinde; gerici  karakterdeki “kulluk bilincinden” ileri adım olan “millet bilincine” geçildi. Böylece “İslamcı Başkan aramak” geride kaldı.  94 yıl önce 29 Ekim’inin hedefinde; ulusun başına “İslamcı başkan oturtmak” için yeni anayasa yapmak yoktu.  29 Ekim’in hedefleri arasında; ordunun içine “cinlere, mucizelere, doğmalara inanmış Fetullahçı subayları yerleştirmek, sokulmasına ve sızdırılmasına göz yummak da” yoktu.
Açıkça görüyoruz.
Olaylar bize anlatıyor.
Bugün “darbe yapmaya kalkan Fetullahçı subaylar”, ordunun içine “İslamcı başkan olma arzusu” taşıyanlar sayesinde sızdı, sokuldu.

* * *

Cumhuriyet, kimsenin uydusu ve yedek unsuru olmak için kurulmadı. Dönüştürmeye çalışıyorlar.
Güçleri yetmez.
Başaramazlar.
Cumhuriyet birlikten doğdu.
Laiklik.
Tam bağımsızlık.
Bölünmez bütünlük.
Üçü kopmaz bütündür.
Büyük bayramımız kutlu olsun.