Evin oğlu oldukça başarılı, çok sağlıklı büyüyor. Kas gelişmesinde en küçük bir pürüz yok. İştahı yerinde.
Allah esirgesin!
Çelik gibi oğlan!
Kızlar ona hayran.
Dersleri mükemmel.
Ruh sağlığı kusursuz.
Annesi ile babası, bu çocuğu “teşvik etmeye” kalkışıp; sabah kahvaltısında daha fazla bal, sahanda pastırmalı yumurta yedirmeye, öğlen yemeğinde porsiyonları büyütmeye, akşam yemeğinden sonra “balık yağı” içirmeye kalkarsa çıldırmış olmalılar.
Çocuk defosuz büyüyor.
Teşvike ne ihtiyaç var.
Halka anlatıyorlar; Türk ekonomisi o kadar sağlıklı, sağlam, iştahlı, uyumlu, çelik gibi dayanıklı gidiyor ki, “Avrupa, özellikle Almanya Türkiye’nin neredeyse Çin’i yakalayan büyümesine gıpta ile bakıyor, kıskanıyor ” diye gururlanıp kabarıyorlardı.
Bu kadar kabarıyordunuz!
Ne oldu?
Teşvike ne ihtiyaç vardı!
Ekonomi iyiyse; bu ülkenin hayvancılık yapan köylüleri, besicilik yatırımı yapmış eski köklü girişimcileri, modern ve ileri teknik donanımlı tesislerle hayvan yetiştiriciliğine soyunmuş yeni kuşak işadamları en sağlıklı yolu bulmalıydı. Üreten kazanmalı, tüketen gelirine uygun fiyata et bulabilmeliydi. Ülkenin et üretimi, et tüketiminin üstüne çıkmalı, et fiyatları düşmeli, yoksulun da sofrasına hiç değilse haftada iki kez et yemeği girmeliydi ve tüketimden artan bölüm de dışarıya ihraç edilip, ülke döviz kazanmalıydı.

* * *

Tersi oldu.
Rakamlar herkese açık.
Geçen yıl et üretimi:
1 milyon 173 bin ton.
Geçen yıl et tüketimi:
1 milyon 350 bin ton.
Bu yılın 9 ayında üretim:
794 bin tona indi.
Bu yılın sonunda beklenen et açığı 300 bin tonu bulacak. Açık, devlet et ithalatçısı yapılarak kapatılacak. Ekonomi iyi gidiyorsa ve ülkede “güdümlü bir ekonomik model değil serbest girişimcilik modeli uygulanıyorsa” devletin et ithalatçısı olmaya ihtiyaç duymaması gerekirdi. Gelinen noktaya bak; bir yandan devlet çok yüksek hayvancılık teşvikleri veriyor fakat günün sonunda devlet et ithalatçısı oluyor.
Bu terslik ne?
Soran yok.
Devletin et ithalatçısı olup; köklü hayvancılık ülkesi Türkiye’de anlaşmalı markette “ucuz ithal et satışlarını” başlatması ve ucuz ithal etin de sabah saat 10’da bitiyor olması kaçakçılık sektöründe yaratıcılık gücünü ateşledi.  Dün Gümrük ve Tekel Bakanı’nın “Adam vücuduna et sararak kaçakçılık yapıyor. Biliyorsunuz Gürcistan’da etin kilosu 5 lira, biz de 40 lira. Adam bir seferde 20 kilo getirse, üç sefer yapsa 60 kilo eder.” diyen açıklaması vardı.
Hani ekonomi iyi gidiyordu!
Ucuz et devletten.
Kaçak et Gürcü komşudan.

* * *

Çift koldan ülkeye yabancı et girince; yerli hayvan besicisi elindekini hızla kesiyor. Hayvan yetiştiren köylü şehre göç ediyor, besici girişimci ise iflas ediyor.
Adı: Milli Tarım!
Kaçak et: Gürcistan’dan.
İthal et: Güney Amerika’dan.
İthal barbunya: Kuzey Amerika’dan.
İthal pirinç: Çin’den.
Yeşil  mercimek: Kanada’dan.
Kırmızı mercimek: Avustralya’dan.
Çiftçiye mazotun yarısı ise devletten.
Yaz, yaz sayfa yetmez.
Güdümlü ekonomi!
Bir tutam güdümlü et
Bu ayıbı örtmez!