Kışkırtılmış milliyetçilik.
Kışkırtılmış dış düşmanlık.
Kışkırtılmış AB karşıtlığı.
Kışkırtılmış mağduriyet.
Kışkırtılmış eziklik.
Kışkırtılmış İslam kardeşliği.
Ne kadar ortak duygu, düşünce, yanlış algı varsa hepsini “kucaklayacak bir kışkırtma” gerekliydi.
Bulundu.
Almanya’ya teşekkür.
Hollanda’ ya minnet.
Sinekler.
Çöpler.
Türkler.
Türk bakanları karga tulumba dışarı attılar, Türk vatandaşlarını yere yatırıp polis köpeklerini saldırttılar ve bu “kucaklayıcı kışkırtıcılık” sonunda 16 Nisan günü Türkiye’de yapılacak anayasa halk oylamasında  “evet” vermeyecekleri de “evet mührü” basmaları için kışkırttılar.
Cumhurbaşkanı seviniyor.
Başbakan mutlu.
Bakanlar el çırpıyor.
AKP ve MHP dört köşe.
“Evet oyları” artıyormuş!

*  *  *

T.C Dışişleri Bakanı, uluslararası ilişkilerde en yüksek diplomatik yöneticidir. Devletin uçağına binip, parası Hazine’den karşılanan harcamaları yaparak Almanya’ya, Hollanda’ya, Fransa’ya özetle Avrupa’ya gidip halk oylaması için “evet propagandası” yapması yasal değil.
Kanunlara aykırı.
Bindiği uçak.
Partinin uçağı değil.
Harcadığı para.
Partinin parası değil.
Gittiği elçilik.
Babasının çiftliği değil.
Giydiği şapka.
Devletin şapkasıdır.
Devlet şapkası ile Avrupa’ya gidip partisinin “Tek akıl-Tek adam- Tek Güç” modeli için propaganda yapması ve orada yaşayan Türk vatandaşlarını da polis köpeklerine ısırtılacak duruma düşürmesi Türkiye’nin vergi veren tüm vatandaşlarına yapılmış kötülüktür.
T.C Aile Bakanı.
Bindiği uçak.
Ailesinin uçağı değil.
Harcadığı para.
Kocasının parası değil.
Gittiği T.C elçilik binası.
Paşa babasının konağı değil.
T.C’ nin oradaki büyük elçisi.
T.C’nin oradaki konsolosu.
T.C’nin oradaki personeli.
T.C’nin oradaki çalışanları.
Bakanın maaşlı adamları değiller. Bu yüzden bakanlar, başbakan, cumhurbaşkanı, parti sözcüleri, milletvekilleri, parti militanları T.C elçiliklerini “evet kampanyasının karargahları” haline getiremezler.
Suç işlediler.
Hem suçlular.
Hem bağırıyorlar.

*  *  *

Boş bir bağırtı ve “Hollanda’ya bedelini ödeteceğiz, Almanya’ya hesabını soracağız” türü kof böbürlenmelerle kışkırtılmış milli duygular tavında tutuluyor. Hollanda yumruk atmış.  Türkiye’nin ve onun vatandaşlarının onuru kanıyor, devlet haysiyeti morarıp şişmiş. Kışkırtmayı parti yaptı, hesabı devlet soracak. Ne zaman? 16 Nisan’dan sonra.
Polis köpeği geldi.
Yere yıkılmış Türk’ü ısırdı.
Türk’ü o duruma kim düşürdü?
Hollanda’yı suçlayarak.
Avrupa’ya bağırarak.
Gerçek gizlenemez.
Hitler var ya hani Naziliğin babası, tek adam olma hayallerini devlet iletişim ağlarıyla yaymıştı.

HAYIR demek için 60 neden (27)

Lider kuklalığı kalkmıyor!


Halk oylamasına katılacak vatandaşlara “iyi okuyun” diye önerilen 18 madde içindeki “milletvekili sayısının 600’e çıkarılması” maddesi de bir türlü istenen açıklığa kavuşamadı. Niçin milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkarılıyor sorusuna Başbakan, bakanlar, iktidar sözcüleri, Cumhurbaşkanı’nın kendisi, yandaş gazete yazarları inandırıcı bir cevap getiremediler. “Evet” oyları yüzde 50’nin üstünde çıkarsa  Meclis’in yürütmeyi denetleme yetkisi elinden alınıyor. Yani Meclis’in ve buna bağlı olarak milletvekilinin yükü hafifliyor. Yükü hafifleyen Meclis’in koltuk sayısı niçin yükseltiliyor? Bugün kampanya başlayalı 27 gün oldu “ Güçlü Meclis istiyorsanız önce milletvekilini lider kuklası olmaktan çıkaracak adımların atılması gerekirdi” diyenlere ikna edici bir yanıt verilemedi.