Ne çabuk unutuyoruz? Kutulardan döviz, bakan oğullarının evlerinden para sayma makinesi çıkmıştı. Rüşvet, çürüme, ahlak erimesi bas bas bağırıyordu.  Adaletin eli kolu bağlandı.  Hukuk zincire vuruldu, hapse kondu. İktidar partisi milletvekilleri Meclis’te esir alındı. Döviz dolu ayakkabı kutuları ve dolar dolu bakan oğullarının kasaları adaletten kaçırıldı.
Ağızlar torba değil.
Büzemesin.
“Yeni bakan oğulları var. Döviz kutuları, dolar kasaları isim, şekil ve el değiştirdi” diyorlar. Soruyorum: Nereden çıkarıyorsun? Belgen var mı?
Döviz kasaları.
Unutturuldu.
Bundan büyük belge mi olur?
Bir fikir, 100 iş üretir. Bir rüşvet, 10 ahlaksızı besler. Toplumun yüzde 50’si “çalıyorlar ama tünel de yapıyorlar...” demekte.  Toplumun yüzde 30’u “ahlak çürümesini” görüyor fakat sadece “yakınıyor” ve hayıflanıyor. Toplumun yüzde 10’u “rüşvetin ve devlet soygununun zirve yaptığını” görüyor fakat “onunla birlikte yaşamayı” tercih ediyor.
Ne kaldı?
Yüzde 10.
Eh! Bu yüzde 10’da Türkiye’yi rüşvet, çürüme, eş dost hısım kayırma, devleti hortumlama, belediyeleri pipetleme ölçüleri açısından dünyanın en batakçı ülkeleri arasına girmekten kurtaramıyor. Yüzde 10’un gücü yetmiyor.  Rüşvete batmışların yeni araştırması dün yayınlandı. Türkiye yolsuzluk sıralamasında Suudi Arabistan, Brunei, Nambia, Botswana’nın bile gerisine düştü.

* * *

Şeffaflık.
Açıklık.
Denetim.
Devlet ve belediye harcamalarında her kuruşun hesabını sorma.  Çalınan devlet parasının ”siyasetçi-işadamı-bürokrat üçgeninin cebinde kalmasını” önleme. Hesapları inceleme. Adaleti öne geçirme.
Bunlar olabilseydi, Türkiye batakçı ülke olmaktan çıkacaktı. İsveç, Norveç, Finlandiya, Almanya, İngiltere, Japonya halkları “egoizm çıtasını” geçebildiyse Türk halkı neden geçemesin? Neden  “çalıyorlar ama tünel de yapıyorlar” diyen toplumun o yüzde 50’lik kesimi; sorgulayan, denetleyen, her kuruşun hesabını soran olmasın?
Ahlak çürümesini çözmeden.
Süper hızla anayasa yapıldı.
Bütün güç tek kişide olacak!
Bizim toplumumuz “ahlaki çürümeye isyan edecek”  vatandaşlık bilincine henüz çıkamamışken şimdi bütün gücü tek kişiye veren bir modele geçiliyor. Bütçeyi tek kişi yapacak. Kararları tek kişi alacak. Savcı ve hakimleri tek kişi belirleyecek...

* * *

Sosyolojik araştırmaları, bulup okuyabilirsiniz: İnsan doğasına uygun olan 3 temel sevgi var; 1- Çocuk sevgisi, 2- Tabiat sevgisi, 3- Vatan sevgisi. Bu 3 sevgi doğu toplumlarında geriye itilir. Tabulaştırılmış tek kişiye olan kör sevgi öne geçer. 100 yıl parlamenter sistemle yönetilmek bizim toplumumuzun “egoizm çıtasını” geçmeye yetmedi. Karşı devrim geldi. Kişi tabulaştırıldı. Yarı tanrı cumhurbaşkanı olacak.
Sorun kendinize:
Niçin döviz dolu ayakkabı kutuları, dolar dolu bakan oğlu kasaları olayı kapatıldı? Kasalar, kutular hiç konuşulmuyor fakat “partili cumhurbaşkanı Türkiye’yi göğe uçuracak” afyonu dillerden inmiyor? Acaba, bir yargılanma korkusu mu var? Yargılanmayı imkansız hale getirmek için mi “bu yarı tanrı lider anayasası” yapıldı?

Öğrenci dövizi niçin sabitlenmiyor?


Paranın kitabını yazmış uzmanlar; “Para politikası yalama olmuş, böyle bir ülke dünyada yok. Hem faiz hem kur birlikte artıyor.” diyorlar.  Faiz arttı, doların inmesi bekleniyordu, dün sabah saatlerinde 1 Dolar: 3.82 TL’ye çıktı. Önlenemeyen bu azgın artış yüzünden özel sektöre destek çıktılar: “1 Dolar: 3.53 TL” ye sabitlendi.  Bu ülkede yüz binlerce öğrenci, kendi ailesinin birikimiyle dolar alıp yurtdışına eğitim yapmaya gidiyor. Yurtdışında öğrenci okutan babalardan, annelerden mektuplar almaktayım.  Hesapsızca artan kurlar karşısında “ödeme planlarımız çöktü” demekteler. Özel sektör dövizi, hacca, umreye giden hacının dövizi sabitleniyor, niçin öğrenci dövizi için böyle bir destek düşünülmüyor?