Türkiye’deki İslamcılar  “Reis’i en çok ben seviyorum...  Hayır asıl ölümüne bir sevgiyle Reis’e ben bağlıyım...” kavgasına giriştiler.
Abdestler tazelendi.
Gönül dünyaları çalkalandı.
Kirli çamur ağızlar açıldı.
Satılmış kalemler bilendi.
Kemik kırmalı.
Çene dağıtmalı.
Şeref zedelemeli.
Namus hançerlemeli.
Kavgaya tutuştular.
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek,  “Bülent Arınç darbenin başbakanı olacaktı” demesinin hemen ertesi günü Reis’in en kıymetli milletvekillerinden Mehmet Metiner, “FETÖ denilen ahtapot örgüt, hain örgüt her partinin içine elemanlarını yerleştirmiştir” diye giriş yaptığı konuşmasında “Bugün geldiğimiz yer itibarıyla Bülent Arınç gibi isimlerin gönül dünyamızda da zerrece bir yeri yoktur...” dedi. Bülent Arınç da Mehmet Metiner’e “sinek ısırığı bile olamazsın” karşılığını verdi.
Bunlara ne oldu?
Neyi paylaşamıyorlar?

*  *  *

İslamcı yazarların sayısı 200’ü geçti. Gazetelerinde köşe yazıyorlar, birbirlerine “sen daha çok yedin... ben daha az yedim...” dalaşına da  girdiler. On para etmez yazılar.  İşimiz gereği okuyoruz. Bir gerçeği öğreniyoruz. Bütün İslamcılar Reis’i çok seviyor. Ancak tek çeşit İslamcı yok.  Türkiye “İslamcı çeşidinde tarihin en üretken dönemini” yaşıyor:
Mehmet Akif İslamcıları.
Namık Kemal İslamcıları.
Fetullah’ın darbeci İslamcıları.
Reis sever, kindar İslamcılar.
Abdullah Gül’e umut İslamcıları.
Reis’e mideden bağlı İslamcılar.
Reis’e sonradan vidalı İslamcılar.
Reis’in süslü (süslüman) İslamcıları.
Partiye sızmış fitneci İslamcılar.
Reis’e yanaşmış entel İslamcılar.
Eski liboş, yeni İslamcılar.
Amerikancı ılımlı İslamcılar.
Tarikat İslamcıları.
Cemaat İslamcıları.
Mavi Marmara İslamcıları.
Atanmış İslamcılar.
Seçilmiş İslamcılar.
Selefi İslamcılar.
Sabah’ın havuzcu İslamcıları.
Türbe gezer İslamcılar.
Say, say yaz. Bitmez.
Aynı kocaya imam nikahı yapmış iki  kadın gibi birbirlerini kıskanç gözlerle izliyorlar, fırsat kollayıp, pusu kurup ateş ediyorlar. Mekke kafirlerinden Ebu Sufyan’ın karısı Hind’in din yolunda savaş meydanında ölen Hz. Hamza’nın ciğerini söktürüp çiğ çiğ yemesi gibi bugünün Türkiye İslamcılarının da “Reis’i en çok ben seviyorum...” davasında  birbirinin ciğerini çiğ çiğ yiyecek kadar gözleri döndü.
Ortalık kan gölü oldu.

*  *  *

Kanlı kavga önceki gün İslam’ın kutsal mekanı  Mekke’ye kadar uzandı. Umre yapmaya  gitmiş Türkiyeli cemaat İslamcıları o kutsal topraklarda ölümüne birbirine girdiler. Kabe’ye 2 bin hacı adamı (1 kilometre) uzaklıktaki çok lüks ve çok pahalı otelin önünde Türkiye’den gelmiş, ihramlar içinde aynı cemaate bağlı 2 hizip taşlı, sopalı, yumruklu, tekmeli dövüştüler. Tıpkı gazetelerde “ben senden daha çok Reis severim  kavgasına” tutuşmuş İslamcı yazarlar gibi aynı cemaat İslamcısı iki gruptan biri öbürünü “Cumhurbaşkanımıza Kabe’de Özel Dua ettik” diye bize saldırdılar diye suçladı, diğeri de öbürünü “Fitne ateşi yakıcıları... Kirli hesapçılar...” diye tanımladı. Gazetelerde köşeleri olan hepsi de “Reis sever görünümlü İslamcı yazarlar” ile Beytullah’ın (Allah’ın evi Kabe) önünde  “ikisi de Reis sever bu  cemaat İslamcıları” neyi paylaşamıyor?
Kestirmeden yazayım.
Devlet parasını yemeyi!
Sen çok yedin.
Ben az yedim.
Dava budur.
Bilesiniz.