Can ile cihat.
Mal ile cihat.
Mümin ile kafir.
Hayır ile şer.
Şehadet ile itaat.
Bu kavramlarla yola çıkmış dinci terörist eylemlere duyulan gizli yakınlık bizim ülkemizde de uzunca bir süredir sözlerde, tavırlarda,  hal ve hareketlerde yerleşmişti. Sonunda silahlı sivillerin, “uyuyan ve uyanan hücreler havuzu” haline gelmesini teşvik edeceğinden korkulan son adım da atıldı.
Al eline, satırı.
Demir çubuğu.
Pompalı tüfeği.
Palayı.
Vur, yarala.
Yak, yık.
Niçin bunu yaptın diye sorarlarsa; “Bunlar benim  lider bildiğimi iktidardan uzaklaştırmak istiyorlar…  Ben bunları şerefsiz vatan satıcısı, din ve millet düşmanı olarak değerlendirdim… “ diyecekler hukuk zırhına alındı.
Cezasızlık getirildi.

* * *

İktidar partisi sözcüsü Mahir Ünal; “Sadece 15 Temmuz gecesi ile 16 Temmuz günü sabahı için bu cezasızlığı düşündük” diyor.
Niçin böyle düşündünüz?
Ne ihtiyaç vardı?
15 Temmuz FETÖ darbesinin bastırılması sırasında hakkında soruşturma açılmış sivil kişiler var mı?
Sayısı kaç?
Hiç yok.
O zaman bu KHK neden çıkarıldı? Niçin Meclis’in tatile girdiği güne denk getirildi? Niçin Meclis’te tartışmaya açılmadı?
Adı üstünde KHK!
Uyuyan palaya kılıf!
Pompalıya dokunulmazlık!
Biz bu ülkede yaşayanlar; kadın, erkek, genç, yaşlı, inançlı, inançsız, iktidara oy vermiş, vermemiş hepimiz; “hukuk ve adaletin üstünlüğü zemininde” birleşmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde  İktidar, “uyuyan palaya kılıf, pompalıya dokunulmazlık” diye yorumlanan bu KHK’yı getirme ihtiyacını duydu.

* * *

15 Temmuz gecesi ile 16 Temmuz sabahı hayatını kaybedenlerin “adli tıp ve balistik incelemelerinden” ne çıktı? Hayatını yitirenlerin (demokrasi şehitlerinin) hangi silah ve kimler tarafından yaşamlarına son verildiğini gösterecek incelemeler yapıldı mı?
Yapıldıysa nerede?
Yapılmadıysa niçin?
Tekrar ediyorum.
Biz bu ülkede yaşayanlar, bu soruların cevabını öğrenebilseydik; “hukuk ve adaletin üstünlüğü zemininde” çoktan birleşmiş olacaktık.
İktidar tersini yaptı:
Bizden olanlar.
Bizden olmayanlar.
Diye ayrıma gitti.
FETÖ elebaşıları; Savcı Zekeriya Öz,  darbe imamı Adil Öksüz gibiler ise dışarı kaçtı. Yani kaçmalarına göz yumuldu.

* * *

İç ve dış güvenlik sorunlarını yılların birikimi mesleki bir tecrübeyle izlemekte olan eski bakan Saadettin Tantan, “15 Temmuz gecesi yaşananlar, ne Meclis Darbe Araştırma Komisyonu’nda ortaya çıkarıldı ne de adli tıp ve balistik tetkiklerin yapıldığına dair bir bilgi yansımadı. Bu nedenle acaba bir takım şeyler mi kapatılmak isteniyor?” diye uyardı.  Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu da “15 Temmuz gecesi ellerinde silah, mermi olmayan erler linç edilmişti. Saraya gittiğimde bu konuyu gündeme getirip, soruşturulmasını istemiştim (Tayyip) Erdoğan, (Binali) Yıldırım, Devlet Bahçeli, İbrahim Kalın, hepsi oradaydı ve hak vermişlerdi. Sözlerini tutmadıkları gibi şimdi linçi yapanlara af getiriyorlar” dedi.

* * *

Bu ülke geçmişte adına faili meçhul denilen  “vuranı bulunamayan cinayetleri” çokça gördüğü için şimdi toplum “pala cinayetleri döneminin açılacağı” korkusuna haklı olarak kapıldı.
Çünkü bu ülkede:
2.5 milyon kişi silah ruhsatı aldı.
“Darbeye karşı direnme hakkı nerede başlar, nerede biter” buna yargının (adaletin) değil hükümetin çıkardığı KHK ile karar verildi.