Namık Kemal, yönetme gücünün padişahın elinden alınıp Meclis’e yani halka verilmesi için fikir mücadelesi veren bir şairdi. “Padişahlık dönemini” kendi çıkarları için destekleyenleri eleştirmek ve halkı uyandırmak için şunu yazmıştı:
Ne utanmaz köpekleriz.
Kimi görsek etekleriz.
İzliyorsunuzdur. Bugün ülkemizde; “kişi etekleyen bir anayasa” yazılmış, madde madde oylanıyor.
Meclis.
Bakanlar.
Başbakan.
Adalet, hukuk.
Ordu, polis.
Din, diyanet.
Üniversite, okullar.
Devletin üst kademesi.
Devletin bütün kurumları.
Tek kişinin eline geçiyor.
200 yıl geriye gidiyoruz.
Bunun adı demokrasi olamaz.
Ben buraya tekrar yazayım: Hem futbol kulübünün başkanı, hem futbolcuları seçeni, hem takımın kaptanı, hem oyunun stratejisini kuranı, hem faul düdüğü çalan, hem penaltı kararı veren, hem sarı kart ve kırmızı kart gösteren, hem maç oynanırken kuralları kendi istediği gibi değiştiren tek kişi olacak.

*  *  *

Bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Namık Kemal’in düşünce çizgisinden gelen bir devlet adamı oldu. 10’uncu cumhurbaşkanlığı için aday gösterildiğinde; “Cumhurbaşkanı yetkileri çok fazla... Seçilirsem bu yetkileri en az kullanan ben olacağım” demişti.
Necdet Sezer, ilkeli çıktı.
Hep dediğini yaptı.
Kendini arkada tuttu.
Meclis’i hep öne geçirdi.
Böylece “Egemenliği halkın kullanmasına” saygı gösterdi. Halkı “kin ve düşmanlığa açıkça tahrik” ederek isyana davet eden şiiri okumaktan dolayı hüküm giymiş Tayyip Erdoğan’a milletvekili olma yolunu (yani Meclis’e girme) açacak olan kanun önüne konulduğunda Ahmet Necdet Sezer, “öznel, somut ve kişiye özel” gerekçelerini sıralayarak yasayı geri çevirdi. Veto etti. Ancak tasarı hiç değiştirilmeden Meclis’te yeniden çıkartıldı. Sezer’in, hukuken yapacağı bir şey kalmadı. Tayyip Erdoğan başbakan oldu ve bugün aynı Meclis, bu kez “kişiye özel anayasa” yaptı.

*  *  *

Oradan bugüne geldik.
Ve “kişi etekleyen anayasa yapılmasına” milletvekilleri geçiş izni vermesinler diye Deniz Baykal, bugünün Namık Kemal’i oldu, Meclis’te pazartesi günü “uyanın borusu çalan” çok doğru bir konuşma yaptı. Aynı Deniz Baykal, 14 yıl önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yasayı geri çevirmesini haklı bulmamış; “demokrasinin gereği bu... Mademki, halk onun partisini seçti iktidar yaptı, Tayyip Erdoğan da başbakan olmalı...” diyerek sadece yüzde 34 oyla iktidar olmuş Erdoğan’a başbakanlık yolunun açılmasına destek vermişti. O zaman AKP milletvekilleri Baykal’ı alkışlıyorlardı. Bugün sözlerine kulak tıkıyorlar.
Özetle diyeceğim şu:
Necdet Sezer haklı çıktı.
Hukuku bir kere delersen.
Arkası delik deşik geliyor.

27 Altın Adam Aranıyor (2)

Teneke yama olmayın!


Tarihi günlere girdik. Hayat, Meclis’teki milletvekillerine “iki seçenek” sundu. 1- Altın adam olmak. 2-Teneke yama olmak. Milletvekilleri bu 2 seçenekten birini tercih edecekler. Meclis’te 4 parti var. İktidar partisi, “kayıtsız şartsız bütün gücü Tayyip Erdoğan’ın eline verecek” olan anayasa istiyor.
Bunu Meclis’ten geçirebilmesi için 330 oya ihtiyacı var. Oysa 316 koltuğa (Meclis başkanı oy veremiyor) sahip. Oy açığına yama olacak milletvekillerini CHP- HDP-MHP’den arıyor. CHP’lilerin tamamı “teneke yama olmayacaklarını” açıkladılar. HDP’nin de tamamı (ikisi şüpheli) “teneke olmayı” reddettiler. Sözlerinde duruyorlar. Bütün gözler
MHP’de... MHP’den 27 milletvekili çıkar da “biz teneke yama olmayız” anlamına gelecek “hayır oyu” verirlerse; değişiklik için gerekli 330 “evet oyu” bulunamıyor. 329’da kalıyorlar. 27 altın adam aranıyor. Teneke yama olmayın, altın adam olun.