10 günlük tatil fırsatı, Yunanistan’ın Ege adalarına gezmeye, görmeye, yemeye, içmeye, eğlenip, enerji toplayıp dönmeye vidalanmış yeni dış turizm trendini hızlandırdı. Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in yakından izlediği verilere göre “iki bayram arasında 1.5 milyon Türk vatandaşı tatil geçirmek için Yunanistan adalarına gitti” ve kişi başına en az 1000 dolar üzerinden “Yunan turizmine 1.5 milyar dolar” bıraktı. Yunanistan, Yunanistan olalı böyle bayram görmedi.
Helal olsun!
İş bilenin.
Nasıl başardılar?
Nasıl oldu da “Ege adalarına turist çekmenin mukayeseli üstünlüğünü” Yunanistan ele geçirdi?
Türk adalarına bakın:
Denizi daha temiz.
Tabiatı daha güzel.
Otelleri daha yeni.
Personeli genç eğitimli.
Hizmet kalitesi yüksek.
Balığı taze.
Sebzesi bahçesinden.
Meyvesi dalından.
Güler yüzü de gönülden.
Niçin Türkler, uzun bayram tatillerini bu üstün özelliklere sahip kendi adalarının, koylarının turistik tesislerinde geçirmiyor da Yunanistan adalarını tercih ediyorlar?

*  *  *

Savaştan kaçan insanlar.
Cesedi sahile vuran bebekler.
Ölümüne kaçak yüklü tekneler.
Aynı Suriyeli sığınmacılar.
Avrupalı turistler, Suriye’deki kanlı hesaplaşmanın yarattığı korku ile hem Türk ve hem de Yunan adalarına gelip tatil yapmayı durdurmuşlardı. Yunan adaları, bu krizi iki bayram arasında Türkiye’den gelen 1.5 milyon Türk turist ile atlattı. Yunanistan gazetesi Kathimerini, “Adalarımıza tatile gelen Türkler kişi başına günlük 200-250 Euro harcıyorlar...” diye yazdı. “Harcamadan çekinmeyen bonkör Türkler var olsunlar, sağ olsunlar, sayelerinde krizi atlattık” demek istedi. Sebzeyi ve meyveyi, balığı, karidesi, kalamarı Türkiye’den almasına rağmen ve İzmir-Çeşme’ye sadece 9 mil uzaklıktaki Sakız Adası, Kos Adası, Midilli ve diğer adalardaki restoranlarda yemek daha ucuz. Bu ucuzluğu “içki üzerinde ağır vergi yükü olmamasından” sağlıyorlar.

*  *  *

Rahatlık var.
Özgürlük var.
Türkler, özgürlüğe, rahatlığa gidiyorlar. Ceplerinde akrep yok. Harcıyorlar, harcıyorlar. Bütün bunlar karşısında Turizm Bakanlığı, onun metal yorgunu sık sık değiştirilen bakanları, Türkiye’nin Ege adaları otelcileri, turistik işletme sahipleri, adı büyük harflerle yazılan ve her fırsatta Cumhurbaşkanı ile Başbakan ile görünmeyi başaranlar, “Yunan adalarındaki rahatlığı, özgürlüğü, kalite standartlarını, temiz çevreyi, kazıklanmadık duygusuyla lokantadan ayrılmayı” 9 mil beride Türkiye’nin Ege adalarında sağlayamıyorlar.
Tamam!
Bunun ayıbı onlara.
Fakat Türkiye’nin Ege adalarının tamamında CHP’li belediyeler hakim. CHP’li belediyeler niçin ölmüş kurbağa taklidi yapıyor da Türkiye’nin 10 günlük tatile uzatılan bayramlarında bonkör Türkleri kendi yönetimlerindeki adalara, kasabalara çekecek bir yeni belediyecilik modeli arayışına omuz vermiyorlar? CHP belediyeciliğinin üstüne sinmiş ölü kurbağa yatışını atması gerekmiyor mu?

Günün sorusu

İstanbul düşüşte!


İstanbul, Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından 15 yıldır yayımlanan Küresel Yaşanabilirlik Endeksi’nde 100 üzerinden 57.8 puanla 140 şehir arasında ancak 114’üncü olabildi. İstanbul, 5 yıl önce endekste aynı puanla 109’uncu sıradaydı ancak diğer şehirlerin puanları artarken, yerinde sayan İstanbul 5 basamak aşağıya neden düştü? Üç Boğaz köprüsü, oto yollar, Marmaray, Boğaz’a döşetilen tüp geçitler, dünyanın en büyük hava meydanını yapıyoruz övünmeleri, çılgın projeler, Türkiye’nin kanını emercesine tüm kaynakların İstanbul’a akışı neden bu fos sonucu doğurdu?