Darbeci İslamcı Fetullah Gülen, ABD’ye sığıntı oldu. İslamcı Tayyip Erdoğan ise ABD’nin Ortadoğu Planı’nın eş başkanı olduğunu kendisi açıklamıştı. Türkiye, bir gün gidip ABD’ye ve ertesi gün gidip Rusya’ya yalvarır duruma düştü. Türkiye’yi bu acı veren duruma Fetullah Gülen ile Tayyip Erdoğan’ın, birbirlerine düşmeden önce, birlikte izledikleri şu son 15 yıllık tutarsız, omurgasız, hesapsız, düşüncesiz iç ve dış politikaları ile stratejileri getirdi.
ABD ile Rusya birlik oldular.
Ortadoğu’yu bölüşüyorlar.
Türkiye’nin haritası masada!

* * *

Ekmeğimizi, aşımızı Amerika vermiyordu. Vermiş gibi yazdırıyor, konuşturuyor, içeriden inandırdığı Amerikan hayranlarıyla halkı aldatıyordu.  Süt tozu gönderdiler, birkaç yüz traktör, birkaç dolar,  İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılmış hurdaya çıkmış, döküntü üç-beş tank, dört-beş savaş uçağı yolladılar ve 67 yıl önceki Cumhurbaşkanı’nı  Amerika’ya götürdüler, başına kovboy şapkası geçirdiler, 67 yıl önceki başbakanımızın da ağzına “Türkiye küçük Amerika olacak” düdüğü verip, üflettiler ve bugünkü Cumhurbaşkanı’nı da daha ilk partisini kurduğunda, henüz seçime girmemişken ABD başkenti Washington’da  “başbakan düzeyinde” ağırladılar. Başbakan olacağını, cumhurbaşkanı seçileceğini önceden gördüler. 2002 yılındaki seçim gecesi ABD Ankara Büyükelçisi, seçim sonuçlarını iktidar partisi genel merkezinde parti kurucuları ile birlikte izledi, başarıyı coşkuyla kutladılar.

* * *

Sanki yaşayamayız.
Sanki var olamayız.
Sanki gelişemeyiz.
Sanki kalkınamayız.
Bu havayı verdiler.
İçimizden cumhurbaşkanı düzeyinde, başbakan düzeyinde, bakan düzeyinde,  büyük sermaye patronları düzeyinde, gazete sahipleri ile gazete başyazarları düzeyinde, üniversite rektörleri, sanayi ve ticaret odaları başkanları, kimi genelkurmay başkanları, kimi kuvvet komutanları, kimi MİT Başkanları düzeyinde “Amerika arkamızda durmazsa yaşayamayız ve o bizimle olmazsa ekmek bulamayız...”  havasını pompaladılar.
Seçilmiş çapsızlığı.
Atanmış körlüğü.
İşadamı kurnazlığı.
Aydın şaşkınlığı.
Molla aymazlığı.
Bir araya getirildi.
Amerikan tuzağı.
Pis pusuya düştük.
“Arkamızda Amerika var pususuna” düşmemiş olsaydık; şimdi Japonya ile Almanya düzeyinde kalkınmış,  Kürt sorununu kendi içinde çözmüş, Ortadoğu’da sözü geçen, Avrupa’da ağırlığı olan, Asya’da itibar sahibi ve dolasıyla ABD’nin gözünde de saygın ülke olacaktık.

* * *


Norveç’de NATO tatbikatında kırılan bir Cumhurbaşkanı’nın onuru değil, zedelenen bir ulusun şerefidir.
Kıymetin yok diyorlar.
Dünya bizden sorulur.
Ortadoğu’yu biz haritalandırırız.
Arap’ı Kürt’e vurdururuz.
Kürt’ü Arap’la savaştırırız.
Türk’ü Kürt’le bozuştururuz.
Müslümanı Müslümana kırdırırız.
Kürt, Türk kardeşliğini biz bozarız.
Arap’ı da Türk’e biz düşman ederiz.
Senin bir ağırlığın olamaz diyorlar.

* * *


Şimdi yapılması gereken;  Türkiye’yi; “Tam Bağımsızlık-Bölünmez Bütünlük- Yüksek Adalet- Yüksek Hukuk- Yüksek Ahlak-Yüksek Çalışkanlık- Laiklik” ilkeleriyle Ortadoğu’da sözü geçen, Avrupa’da ağırlığı, Rusya’da ve Asya’da itibarı, NATO’da ve Amerika’da saygınlığı olan, coğrafyasında dost ülkeler çemberi örmüş bir güçlü ülke yapmanın yolunu, yöntemini bulmak.
Gerçeği bükmeyelim.
Gizleyip örtmeyelim.
Türkiye’yi hem ABD’ye ve hem Rusya’ya “yalvarır duruma” getiren Tayyip Erdoğan ile Fetullah Gülen’in birlikte beraberce yürüttükleri politikalar oldu. Türk Ordusu iyi eğitim veren güçlü bir orduydu. Gerçekler bize şunu söylüyor: Türkiye’nin bu coğrafyada güçlü bir orduya, güçlü bir ekonomiye, olabildiğince “yurtta sulh cihanda sulh” diyen bağımsız duruşa ihtiyacı var.