Türkiye’nin, ordusunun, halkının, politikacısının, devletinin NATO’ya bir ayıbı, kusuru olmadı. Tersine NATO’nun askeri yükünün önemli payını uzun yıllar Türk halkı ve ordusu üstlendi. Türkiye yıllarca bütçesinden savunmaya en yüksek payı; NATO ittifakı çerçevesindeki hedefleri tuttursun diye ayırdı. Savunma bütçemizi NATO’ya bağlılığın parametreleri biçimlendirdi.
Hesaplansa ortaya çıkar.
Kore’yi geçebilirdik.
Kore’de kişi başı milli gelir 29 bin doları aştı, biz kişi başı 8-9 bin dolarda çakıldık kaldık. Bu çakılmanın birçok nedeni var ve kuşkusuz çapsız politikacı ile devlet bürokrasisinin affedilmez kusurları sayılabilir. Ancak en başta savunma ve silaha ayrılan payın yüksekliği gelir. Cumhuriyet Türkiyesi’nin bütçe kaynakları neredeyse 50-60 yıl silaha, savunmaya, büyük ordu beslemeye ayrıldı. Büyük ordu NATO için yapıldı.
Kalkınmışlık düzeyi.
Ekonomik büyüklüğü.
Bu ölçüler alınsın.
Kıyaslama yapılsın; “soğuk savaş döneminde NATO ittifakı içinde en büyük yükün” üye ülke Türkiye’ye yüklendiği görülür. Soğuk savaş yıllarında Türkiye’nin savunma ve silaha ayırdığı paranın yarısı ülke halkının eğitimine, tarımına, sanayisine, hizmetlerine yönlendirilseydi, bugün Türkiye Güney Kore’yi geçmiş; eğitim devrimini yapmış; sanayi devrimlerinin gerisinde kalmamış bir ülke olacaktı.

* * *

Bilerek, isteyerek.
Hesaplayarak.
Açık saldırı var.
En son; Norveç’te NATO tatbikatında Atatürk “temsili düşman” Cumhurbaşkanı Erdoğan da düşmanla işbirliği yapan lider diye gösterildi. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise halkın seçtiği Türkiye’nin cumhurbaşkanı. Biz kendi içimizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirir, onun yaptıklarını, düşüncesini, yönetim anlayışını, ülkeyi götürdüğü istikameti doğru bulmaz eleştiririz (en keskin eleştirenlerden biri de benim) ama NATO tatbikatında onun fotoğrafının ateş edilecek düşman diye konulmasını “NATO’nun sefilleşmesi, alçak ve bayağılaşması” sayarız. NATO Genel Sekreteri bayağılığı “bir teknisyene yükleyerek” geçiştirmeye çalışıyor.
Bu kaçıncı?
NATO tatbikatında gemimizi vurdular. Bir başka NATO tatbikatında senaryoyu “Türkiye’yi işgal” üzerine kurdular. NATO’nun patronu ABD’nin 600 bin askeri ile Irak’ı işgali sırasında bizim sınır topraklarını ve limanlarını kullanması için istenen “tezkereye” Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi’nin “hayır” demesini; ordu içindeki vatansever, bağımsızlıktan yana subaylara, generallere yükleyip Balyoz, Ergenekon gibi “kumpas davalarıyla” ordunun çökertilmesini gizli, açık teşvik ettiler. “Balyoz Bavulundaki belgeler, darbe plandır” diye rapor veren bilirkişinin adresi İngiltere’deki NATO kışlasında çıktı. O yıllarda Erdoğan, bu kumpas davalarının savcısıyım diyordu şimdi NATO tatbikatında onun fotoğrafını ateş edilecek düşman lider diye hedefe koyuyorlar. 15 Temmuz darbe girişimine ismi karışmış bir başka general de NATO toplantısında kabul gördü. Norveç’te NATO’da görevli 4 Türk subayı ile bir teknisyen 15 temmuz darbe girişiminin içinde yer aldılar, muhtemelen  Fetullah’ın orduya sızdırdığı subaylardı, Norveç’ten sığınma istediler ve kabul edildi. Demokrasiyi darbeyle yıkmaya kalkışmış subayların Türkiye’ye verilip yargılanmasını sağlamak için NATO parmağını oynatmadı.

* * *

NATO üyesi ABD,  NATO üyesi Türkiye’nin, toprak bütünlüğünü bozmak isteyenleri koruyor, silahlandırıyor. NATO, Türkiye’yi soğuk savaş yıllarında Rusya’ya karşı kullandı şimdi Rusya’nın safına itiyor.
NATO’da sefillik.
Alçaklık.
Bayağılaşma.