Bizim meslek; işi gücü belli. Haber peşinde koşarız. Yorumlar, haberi açarız. Dün 24 saat, biz haber olduk. Kurgu haber. Algı haber. Toplumu kandırma amaçlı çirkin, çamur haber.  Size bugün yeni haberi vereyim: SÖZCÜ’ye operasyonu başlatan başsavcı vekilini Cumhurbaşkanı HSK üyeliğine atadı. SÖZCÜ avukatı Celal Ülgen, bu haberle ilgili olarak; “Operasyonu başlattı, HSK üyeliğini kaptı” dedi.
Şimdi gelin haberi açalım.
Birlikte yorumlayalım.
SÖZCÜ okurundur.
Okurun sözcülüğünü yapar.
Egemenin, yalancının, din tüccarının, darbecinin, sahtekarın, yanlış yapanın, saray dikenin, iktidara tapanın sözcülüğünü yapmaz. Tersi olsaydı, zaten ben bu gazetede yazar olmazdım. Sözgelimi SÖZCÜ, Fetullah’a “ne istedin de vermedim” diye bir yaranma, yaltaklanma yazısı yayınlasa ya da “Dön artık aramıza gel,… bitsin bu hasret…” diye bir özlem çağrısı yapmış olsaydı ben SÖZCÜ’de yazmazdım. Çizgisi belli diğer yazar arkadaşlarım da bu gazetede olmazdı. SÖZCÜ’nün Genel Yayın Müdürü, yazı işleri müdürleri, muhabirleri, çaycısından şoförüne hiçbirisi SÖZCÜ’de buluşmaz, bir araya gelemez, çalışmaz, haber peşinde koşmazdı.
SÖZCÜ’nün 2 patronu var.
SÖZCÜ’nün ilk patronu okurlarıdır.
SÖZCÜ, okuru sayesinde yaşadı.
Okuru sayesinde temiz kaldı.
Okuru sayesinde kalemini satmadı.
Okuru sayesinde eğilip bükülmedi.

*  *  *

SÖZCÜ’nün ikinci patronu ise bu gazeteye yatırım yapan, baskı makinelerini getiren,  gazetenin basılışından okurun eline geçmesine kadar tüm sistemin kusursuz işlemesi için rafine bir işadamı becerisi ortaya koyan Burak Akbay’dır. Burak Akbay, SÖZCÜ’de Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ve diğer yazı işleri müdürleri ile iktidarlara aykırı yazılar yazdığı için 8 gazete değiştirmek zorunda kalmış  benim gibi tüm yazarların toplanmasına fırsat verdi. Burak Akbay, basının “gazete sahipleri sadece gazetecilik yapmalı” eski unutulmuş kök ilkesini yeniden  getirdi. Ben gazetemi sadece okurlarına satarım, iktidarlara satmam, gazetecilik dışında da bir iş yapmam ve “besleme basın olmam” çizgisine Türk basının en çok ihtiyacı olduğu dönemde; bu özleme cevap veren Burak Akbay oldu.
Hepimiz yaşadık.
Basın susmaktaydı.
İktidardan korkmaktaydı.
Okurun ise muhalif sese ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı çok doğru zamanda keşfeden ve risk alarak arkasında korkusuzca duran Burak Akbay oldu. Bugünkü iktidarın sözcüleri gerçekten söyledikleri gibi “demokrasiye inanmış insanlar” olsaydı; Burak Akbay’ın yeniden canlandırdığı “gazete sahipleri sadece gazetecilik yapsın” çizgisinin destekçisi olur ve tüm medyamız “beslemelikten ve havuz yazıcısı olmaktan” kurtulurdu. Bunun şerefi de dönemin Cumhurbaşkanı’na, Başbakanı’na yazılırdı.

*  *  *

6 savcı, çamuru inceledi.
6’sı da bir delil bulamadı.
Dava açamadı.
7’nci savcı geldi.
SÖZCÜ’nün patronu ile Fetullah arasında bağlantı bulduğunu ilan ediyor.  Korkutma, sindirme, geri adım attırma, SÖZCÜ’yü okurunun sözcüsü olmaktan çıkarma ya da “kayyum atama darbesiyle” SÖZCÜ nün sesini kısma oyunu.
Anlıyoruz:
Bu çirkef, çamur atma.
Ve haykırıyoruz:
Bu çamur SÖZCÜ’ye yapışmaz.
Akıl var, izan, vicdan var.
SÖZCÜ, Fetullahçı olsaydı.
Buna ilk tepkiyi okuru verirdi.
Ben SÖZCÜ’de yazmaya devam edeceğim.