Mizah öyküsü gibi oku oku gül. Adama hem “Reza” hem “Rıza” diyorlardı. Soyadını da hem “Zarrab” hem “Sarraf” diye yazıyorlardı. Amerika’ya ailecek tatile gidince tutuklandı ve aynı beden içinde “2 farklı Rıza” olduğu anlatılmaya başlandı. Tek bir Rıza’mız varken altın ihracatımız rekor üstüne rekor kırmaktaydı ve  o sırada Türkiye’nin ekonomi bakanı ABD’nin İran’a koyduğu ambargoyu delen Rıza’ya “ihracat şampiyonu” madalyası vermişti. Aynı törende “altın da bir maldır, patates de bir maldır. İkisi de alınır, satılır, ihraç edilebilir, ithal edilebilir” demişti. Güzel anılar, altının patates, patatesin altın sayıldığı günler, madalyalı törenler geride kaldı. Rıza’nın ambargo delerken yardımlarını gördüğü iktidar bakanlarına ve bakanların oğullarına rüşvet verici olduğu da ortaya çıkınca; “Allah belasını versin… Bizim partimizle ne ilgisi var…” diye dövünme başladı. Amerikalılar mahkeme kurup, hem Fetullah’ın polise ve adalete sızdırdığı altın nesil(!) ile topladığı ve “zamanı gelince kullanırız” diye sakladığı belgeler, bilgiler, görüntüler, telefon konuşmaları ile “Delici Rıza’nın aynı anda Verici Rıza” haline geldiğini Rıza’nın kendi ağzından duyurma yolunu seçti.
Böylece:
Üç Rıza’mız oldu.
BİR:  Delici Rıza.
İKİ:  Verici Rıza.
ÜÇ:  İtirafçı Rıza

* * *

Şimdi ne olacak, ne olabilir; itirafçı Rıza Amerika’da mahkemede “ben ambargoyu delerken şu başbakandan, şu bakandan, o bakandan, bu bankadan, şu bankanın şu genel müdüründen yardım, destek gördüm, onların bilgisi dahilinde deldim, ben matkabın delici ucuyum, matkap onların elindeydi, ne dedilerse ben onu deldim” derse; bu mizah öyküsü kara mizaha dönüşecek. Yazılanlar doğruysa itirafçı Rıza, kendini delici olmaya özendiren 248 isim sıralamaktaymış.
ABD ise korkunç!
Her şeyi yapabilir.
Delici Rıza’nın delişlerini, verici Rıza’nın verişlerini ve itirafçı Rıza’nın “itiraflarını” Türkiye’de iktidar olanların kolunu bükmek ve onları istediği çizgiye getirmek için kullanabilir ya da Türkiye’de küçük esnafa, sanatkara destek versin diye kurulmuş milli bankamıza 5 milyar dolar-10 milyar dolar- 20 milyar dolar, artık ne olacaksa, ceza kesebilir.
Yani!
Faturayı halk öder.
Biz vergi verenler!
Üç şahsiyetli Rıza yaratmaya ihtiyaç yoktu. Türkiye, batı ekonomik sistemi içinde ABD’nin müttefiki olan bir ülkeydi. Komşusu İran ile ticaret yapması; ondan doğalgaz ve petrol alıp, karşılığında ona tarım ve sanayi ürünleri satması “Türkiye’nin anasının sütü gibi hak” bir alışverişti.
Türkiye hakkını savunabilirdi.
Türkiye’yi yönetenler gidip “Türkiye’nin komşusu İran ile ticaret yapabilme hakkını” ABD’ye anlatabilir; “biz bu ambargodan zarar görmekteyiz, bize zararı ortadan kaldıracak bir çözüm bulunmalıdır” denebilirdi.
ABD dinler miydi?
Bilmiyoruz.
Ama bu yol denenseydi, Türkiye’nin eli bugün sağlam olurdu. Türkiye gibi bir ülke bankasını ve kendisini  “rüşvet ortamı yaratarak ambargo delen ülke durumuna” düşürmemiş olurdu. ABD’yi aldatırız, bu Amerikalılar aptal diye düşünüp “Rıza’nın sadece kullanışlı bir matkap olarak kalacağını” hesaplayınca sonuç “Hayırsever Rıza’nın rezil Rıza’ya” dönüşmesi oldu.
Rıza’nın ne haddine?
Rüşvet, lezzetli geliyor.
Baş döndürüyor.
Göz karartıyor.

* * *

Matkap!
Beton ucu takarsın.
Betonu deler.
Ahşap ucu takarsın.
Tahtayı deler.
Metal ucu takarsın.
Demiri deler.
Matkabı sıkı tutmayıp elden kaçırınca (ABD’ye) ve fişini de çekmeyi unutunca döner sahibini de deler.
Mizah gibi…