ABD Başkanı yüze gülerek, “Dostum Erdoğan...” diye omuz sıvazladı fakat Kongre, Türkiye Cumhurbaşkanı’nı koruyan korumalar için silah satışını durdurdu. Fakat o da ne! Türkiye’nin Cumhurbaşkanı hazır New York’a gelmişken yüksek tempolu görüşme trafiğinin arasına “Amerikan şirketi Boeing’in Türk şirketi THY’ye 11 milyar dolarlık uçak siparişinin imza törenini” koydular. Cumhurbaşkanı ile Boeing’in başkan yardımcısı “rüya gibi siparişi” aynı masada oturup alkışlar arasında imzaladı.
Benden Sarraf’ı isteme.
Benden Fetullah’ı isteme.
Benden uçak iste.
ABD ile Almanya Türk Ordusu’nun tankları ve uçakları için, Türkiye’nin şu anda üretemediği, silahları da satmıyor. Ağır silah ambargosu altındayız ama bir haftadır en şiddetli askeri tonda “Barzani’yi uyara uyara” bir hal olduk. Sınırda tank yürütüyoruz. Fırtına obüslerinin namlularını Erbil’e doğru kaldırıyoruz. TV ekranlarından Barzani görsün “akıllı olsun” diye kuvvet komutanlarının Başbakan’ı ziyaret ettiği sahneleri gösteriyoruz.
Aniden davranış değişti.
Osmanlılıktan vazgeçtiler.
Lozan’a sarıldılar.
Abdülhamit kenara itildi.
Atatürk’e yapıştılar.

* * *

Barzani de geri adım atmıyor, o da arkasına İsrail’i ve ABD’yi aldı Türkiye’ye karşı “meydan okuya okuya” bir hal oldu.
Görünen şu:
İkinci İsrail kuruldu.
İkinci İsrail komşumuz oldu.
Barzani’nin referandum sonrası ilan edeceği Kürdistan Devleti, İkinci İsrail’dir.  Barzani’ye el uzatıp onun petrolünü Akdeniz’den Avrupa’ya satacak boru hattının vanası Türkiye’nin elinde. CHP sözcüsü Meclis’te iktidara seslenerek: Siz bir haftadır askeri müdahale yaparız deyip durmaktasınız ama bu boru hattını da Habur Kapısı’nı da kapatamazsınız. Kapatın da alkışlayalım dedi ve “Bu borudan akan petrolü satan şirketin Türk ortakları arasında kimler var? Damatlar mı, danışmanlar mı? diye de sordu.

* * *

Yani ortalık toz duman!
Herkes “Barzani’ye haddini bildirelim, Erbil’e tankları sürelim, taş üstünde taş, baş üstünde baş koymayalım, çünkü beka sorunuyla karşı karşıyayız” diye birbirini kışkırttı. Meclis’ten tezkereyi geçirdiler.
Savaş tamtamları çalıyor!
Tozu, dumanı üfleyelim.
Tavrımızı açık koyalım.
Irak’ın toprak bütünlüğünden sorumlu olan Irak Devleti’nin kendisidir. Irak’ın toprak bütünlüğü gerekçesiyle ordumuz Erbil’e tanklarla yürürse işgalci damgası yer. Ne oldu bizim “Yurtta Barış- Cihanda Barış” ilkemiz, ne oldu bizim “Kimsenin toprağında gözümüz yok, kimse de gözünü bizim toprağımıza dikmesin”  kararlılığımız, ne oldu bizim “Türk ile Kürt, et ve tırnak gibidir, birbirinden ayrılamaz” diyen doğru duruşumuz? Türkiye Fırat ile Dicle’nin sularını esas alan ve içine Güney-Güneydoğu sınırındaki bütün komşularını da katan bir bölgesel kalkınma planı yapabilir ve etrafında bir dostluk çemberi oluşturabilir. Düşman azaltan, dost çoğaltan yollar aranırsa bulunur. Savaş delisi olmayalım. Zor olan savaşmak değil, zor olan barış yapmak.
Yurtta Barış!
Cihanda Barış!

Günün sorusu

Tayinle gelen


Birincisinde Ahmet Davutoğlu tayinle AKP Genel Başkanı ve Başbakan yapıldı. Emirle azledildi. Yerine Binali Yıldırım tayin edildi. İkincisinde Kadir Topbaş, tayinle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yapıldı. Emirle istifa ettirildi. Yerine Binali Yıldırım’ın düşünüldüğü haberleri yazılıyor, okuyoruz. Günün sorusu şu: Tayinle gelen neyle gidiyor ve koca iktidar partisinde Binali Yıldırım’dan başka tayini hak edecek aday niçin bulunamıyor? Aranıyor da mı bulunamıyor?