Olağanüstü hal (OHAL) ülkelerde doğal afet, tehlikeli salgın hastalıklar, kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması, temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması ve ağır ekonomik kriz gibi durumların oluşması ile bu sorunların düzeltilmesi için ilan edilen ve uygulanacak hükümleri belirleyen kararların bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye’de 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ardından, ilan edilen OHAL nisanda 3 ay süre ile daha uzatıldı. OHAL’ in uzatılmasına ilişkin TBMM kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı.

EKONOMİYİ İLGİLENDİREN KHK’LAR İŞ DÜNYASINI ZORLUYOR

OHAL kapsamında Hazine’ye devredilen şirketlerle ilgili yayımlanan 670 ve 675 sayılı kanun hükmünde kararnamelerde, bu şirketlerden alacağı olan kişi ve kurumlarla ilgili olarak dava ve icra takibi yapılamaz, alacaklılar ilgili idarelere kanun hükmünde kararnamelerde belirlenen usuller dairesinde başvurarak alacaklarını takip edebilirler, düzenlemesi yapılmıştır.

MALİYE NE ŞÜPHELİ NE DE DEĞERSİZ ALACAK YAZAMAZSINIZ DİYOR!

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen 22.03.2017 tarih ve 11395140-105 (VUK-1-20246)-80088 sayılı Özelge’ de “KHK’lar ile Hazine’ye devredilen şirketlerden olan alacaklara karşı dava ve icra takibi yapılamadığı, söz konusu alacaklar için kanun hükmünde kararnamelerde belirtilen usuller dairesinde hak sahiplerine ilgili idarelere başvurularını yaparak alacaklarını takip etmek imkanı getirmiştir. Bu sebepten dolayı, şüpheli alacak karşılığı ayırmanın mümkün olmadığı ve ilgili dairelere yapılacak takibat sonuçlanmadan bu alacaklarını değersiz alacak vasfını kazanmayacağı ‘’ yorumu yapılmıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bu özelgede ortaya koyduğu görüş, son derece yanlıştır ve mükelleflerin ikinci kez cezalandırılması anlamı taşır.
Şöyle ki, konuyu bir örnek yardımı ile açıklamaya çalışalım;
(X)A.Ş. KHK ile Hazine’ye devredilen (Y) A.Ş.’ne Mayıs 2016’da KDV dahil 1.180.000 liralık mal satmış ve karşılığında 01.07.2016 vadeli 680.000 ve 15.09.2016 vadeli 500.000 liralık 2 adet çek almıştır.
(X) A.Ş.’nin yol haritası, 670 ve 675 sayılı KHK’lar ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın özelgesi çerçevesinde aşağıdaki şekilde gelişecektir.
(X) A.Ş alacağına karşılık çek almayıp, ilamsız takip yaparak alacağını dava konusu yapmış olsa idi de, çeklerle ilgili icra takibi yapmış olsa da, her iki durumda da “dava şartı yokluğu” nedeni ile ilgili KHK’lar çerçevesinde davası ret, icra ve iflas takibi için de düşme kararı verilecekti. Bu durumda (X) A.Ş, 30 günlük sürede alacağı olan şirketin devir edildiği kuruma, alacağını tevsik eden vesikalarla başvurmuş olmalıdır.
Hazine’ye devir edilen şirketlerden alacağı olan kişi ve kurumlar dava yada icra yoluna başvurmamış ise, ilgili idareye başvuru süresi 60 günlük hak düşürücü süre olarak belirlenmiştir.

Hazine’ye alacağının tahsili için başvuranlara alacakları nasıl ödenecektir?


670 sayılı KHK’nin 5. Maddesi’nin 5’inci bendi de aynen, “Borçların ödenmesinde; mal varlığının aynından doğan vergi borçları, rehinli alacaklar, çalışanların sigorta primleri, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beş yüz Türk Lirası’nı geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır” şeklindedir.
Yukarıdaki hükümlerden çıkan tek bir sonuç vardır; Hazine iflas masası gibi görev yapacaktır, normal alacaklıların FETÖ/PDY kapsamında Hazine’ye devir edilen şirketlerden olan alacaklarını tahsil etme olasılıkları yüzde 0’dır.
Ticari yaşam ve hayatın olağan akışı içinde, FETÖ/PDY kapsamında hazineye devredilen şirketlerle ticari faaliyette bulunmuş ve bu şirketlerden reel alacağı olan firmaları cezalandırma yaklaşımında bulunmak, ekonomik krizi daha çok derinleştirir ve bunun kimseye faydası olmaz. Mal ve hizmet hareket zinciri içinde, zincirin bir halkasının kopması, zincirde yer alan bütün işletmeleri etkiler ve terör örgütü ile hiç ilgisi olmayan, firmaların iflasına neden olur. Şu anda da, bu tür iflaslar yaşanmaktadır, bu durum bankacılık sistemine de olumsuz etki yaratmış ve yaratmaya devam etmektedir.
Dönelim örneğimizdeki (X) A.Ş’ne tahsil edemediği 1.180.000 lira ile ilgili yüzde 20 kurumlar vergisi ödemiştir. 180.000 liralık KDV’ni de karşı taraftan tahsil etmese de hesaplanan KDV olarak vergi dairesine beyan etmiş ve ödemiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı Özelge ile verdiği görüş ile; dava ve icra safhası gerçekleşmediği için şüpheli alacak uygulaması yapılamayacağını, yani tahsil edilemeyen bu 1.180.000 liranın zarar yazılamayacağını, ayrıca ilgili idarelere yapılan başvurular sonuçlanmadan “değersiz alacak” da yazılamayacağı belirlemesini yapmıştır.

ÇÖZÜM

670 ve 675 sayılı KHK’lar kapsamında Hazine’ye devredilen şirketlerden alacağı olan kişi ve kurumların “dava ve icra safhası” olmadığı için şüpheli alacak karşılığı zarar yazılması V.U.K’nun 323. maddesi çerçevesinde mümkün değildir.
Ancak değersiz alacak müessesesi, işletilebilir ve işletilmeli diye düşünüyorum.
Hazine’ye devredilen bu şirketlerle ilgili olarak devletin “tahsil kabiliyeti yoktur” şeklinde “kanaat verici vesika” kapsamında değerlendirilecek bir yazı vermesi halinde; bu şirketlerden olan alacaklar değersiz alacak olarak zarar yazılacak, daha sonra tahsil edildiklerinde, gelir yazılacaklardır.
Zaten tahsil edilemeyecek hasılatın, kurumlar vergisi ve katma değer vergisini de bu şirketlerin üzerinde bırakmak; bu şirketleri 2. kez cezalandırmak anlamına gelecektir. Çözüm basittir. Devlet, adaletli olmak zorundadır.