Cumhuriyetin ilanından bu yana geçen 94 yılda, şimdiye kadar vergi affı niteliği taşıyan 35 adet kanun çıkarıldı. Af niteliği taşıyan ve özellikle son yıllarda çıkarılan yasalarda; vergi inceleme riskine karşı bir tür sigorta olarak nitelendirilebilecek “matrah artırımı” hükümlerine de yer verilmektedir.

MATRAH ARTIRIMI MÜKELLEFE NE AVANTAJ SAĞLIYOR?

15 yıllık AKP iktidarı döneminde 4811, 6111 ve 6736 sayılı kanunlar çıkarılarak matrah ve vergi artırımı düzenlemesine yer verilmiştir.

Matrah ve vergi artırımı uygulamasından faydalanan mükellefler, yasada belirtilen oran ya da asgari tutarlarda ilave matrah bildirimi yapmakta ve bu tutarlar üzerinden ilave vergi ödemektedirler. Bu suretle artırım yapılan vergi türleri ve dönemleri itibariyle vergi incelemesine alınmamakta, dolayısı ile vergi tarhiyatı riski ortadan kaldırılmaktadır. Mükellefler, devletin fiyatını belirlediği vergi incelemesine alınmama bedelini ödeyerek vergi inceleme riskini ortadan kaldırmaktadırlar.

Ülkemizde matrah artırımı düzenlemesi, vergi riski yönetim aracı olarak kullanılan çok değerli bir müesseseye dönüşmüştür.

Matrah artırımı uygulaması, çıkartılan af niteliğindeki yasaların en çok faydalanılan ve en başarılı sonuçlar alınan düzenlemesidir. Vergi inceleme oranının yüzde 2 olduğu bir ülkede, mükelleflerin matrah artırımı müessesesine yoğun ilgisi takdire şayandır.

MATRAH ARTIRAN DEFTER BELGE İBRAZ ETMEYECEK Mİ?

Gerek 4811, gerek 6111 ve gerekse 6736 sayılı Kanun’da matrah artırımında bulunanlara ilişkin yapılan düzenleme ortak ve şu şekildedir:

“Matrah veya vergi artırımında bulunulması, 213 sayılı Kanun’un defter ve belgelerin muhafaza ve ibrazına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler” vergi incelemesine veya herhangi bir tarhiyata muhatap olmama şeklindeki haktan yararlanamaz.

Buna göre; matrah/vergi artırımında bulunulması, mükellefleri artırımda bulundukları vergi türleri ve dönemler itibariyle vergi incelemesinden kurtarmakta; ancak defter ve belge muhafaza ve ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Mükelleflerin VUK 253 ve 254’üncü maddelerinde düzenlenen muhafaza ve 256’ncı maddesinde düzenlenen ibraz yükümlülükleri aynen devam etmektedir.

Danıştay kararı doğrudur


Danıştay’a intikal eden olayda; mükellef 6111 sayılı Kanun’un matrah artırımı hükümlerinden faydalandığı halde, defter ve belgelerinin ibrazı istenmiş, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine, mükellef hakkında vergi inceleme raporu düzenlenerek, bütün KDV indirimleri rededilmiş ve 3 kat vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılmıştır.

Vergi mahkemesi, mükellefin defter ve belge istenen yıl ile ilgili olarak Kurumlar ve Katma Değer Vergisi yönünden matrah artırımı da bulunduğu, matrah ve vergi artırımında bulunulan yılları ile ilgili olarak; Kurumlar ve Katma Değer Vergisi yönünden inceleme ve tarhiyat yapılamayacağını, davacı şirketin 6111 sayılı Yasa’nın 9’uncu Maddesi’nin b fıkrasının 6.bendinde sayılan fiilleri işlediğinin davalı idare tarafından somut olarak tespit edilmediği gerekçesi ile cezalı tarhiyatı kaldırmıştır.

Vergi mahkemesinin bu kararı, Danıştay 3.Dairesi’nin E.2014/9210 ve K.2017/1646 sayılı kararı ile onanmıştır.

basliksiz-1

Yukarıdaki yasal düzenlemeler karşısında, Danıştay’ın onama kararının yasalara aykırı olduğu fikrine kapılabilirsiniz. Ben Danıştay’ın onama kararının ve dolayısı ile vergi mahkemesinin kabul kararının çok doğru, hukuk ve yasalara uygun olduğunu düşünüyorum.

Şöyle ki; vergi idaresi, matrah artırımında bulunmayan bir mükelleften defter ve belge ibrazını isteyip, ibraz yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde ne işlem yapıyor ise, matrah artırımında bulunan mükellefe de aynı işlemi yapmıştır. Yani KDV indirimlerini redetmiş ve 3 kat vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapmıştır.

Oysa ki; defter ve belge ibrazı sınırlı bir inceleme nedeniyle ve artırım yapılan vergi türü ve dönemine ilişkin ise, ilgili dönemlere ilişkin idarenin “inceleme yetkisi” yasal olarak kalmadığı için, ibraz yükümlülüğü yerine getirilmediği gerekçesi ile VUK’un mükerrer 355’inci maddesi uyarınca; özel usulsüzlük cezası kesilebilecek, ancak defter ve belge gizleme suçu oluşmayacaktır. Bu suçun oluşumu için defter ve belgenin inceleme sırasında talep edilmesi gerekir. Matrah/vergi artırımı yapmış mükellefler ile ilgili, idarenin vergi inceleme yetkisinin kaldırıldığını unutmamak gerekir.

Vergi idaresi, matrah/vergi artırımında bulunmuş mükellefler ile ilgili olarak; Vergi incelemesinin konusunun defter, kayıt ve belgeleri yok etme veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyma veya hiç yaprak koymama veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme fiillerine ilişkin olması durumunda, ancak vergi incelemesi yürütme ve tarhiyat yapma yetkisine haizdir.

Danıştay kararına konu olayda ise idare bu özel durumun varlığını somut deliller ile ortaya koyamadığına göre; matrah artırımında bulunup, defter ve belge ibraz etmeyen mükellefe sadece özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekirken, tüm KDV indirimlerinin reddedilip 3 kat vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılması yasalara aykırıdır.