Bu hafta, Gelir İdaresi Başkanlığı her yıl büyük bir coşkuyla açıkladığı gelir ve kurumlar vergisi rekortmenlerini, internet sitesinde istatistikler bölümüne sessizce koyarak açıkladı.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın sessiz sedasız 2016 vergi rekortmenlerini açıklaması değil, bir numarada yer alan kurumlar vergisi rekortmeninin adının açıklanmaması ve kurumlar vergisinde ilk 100’de yer alan 27 mükellefin, gelir vergisi ilk 100’deki rekortmenlerin ise 53’ünün isminin açıklanmasını istememesi ve bunlara ait bilgilere ulaşılmaması konuyu ülke gündemine taşıdı.
Türkiye’de, vergi bilincinin yerleşmesi için; Maliye Bakanlığı, her yıl “Vergi Haftası” düzenliyor. Vergiyle ilgili özlü sözler, okulların duvarını ve vergi dairelerini süslüyor. Bunlardan bazıları; “Vergilendirmiş kazanç kutsaldır”, “Ödediğiniz her kuruş vergi size yol, su, elektrik olarak geri dönecektir” ve “İradesiyle kendisini vergilendiren halk millettir” gibi veciz sözlerdir.
Hal böyleyken; bir ülkede hem en çok vergi ödediğiniz için rekortmen oluyorsunuz, hem de isminizin açıklanmasını istemiyorsunuz. Burada bir problem olduğu muhakkak. Kişi ve kurumların vergi rekortmenleri listesinde isimlerini açıklamama kararının değerlendirmesini yazının sonuna bırakarak, gelir ve kurumlar vergisinin bir fotoğrafını çekmeye çalışalım.

LİSTELER:  MALUMUN İLANI…

Türkiye’de 2016 sonu itibarıyla; 1 milyon 819 bin 492 adet gelir vergisi mükellefi (6 gelir unsuru ile ilgili) ve 1 milyon 796 bin 340 gayrimenkul sermaye iradı mükellefi olmak üzere, yaklaşık 3 milyon 600 mükellef 2016 Mart ayında beyanname verdi. Gelir vergisi; gerçek kişilerin ticari, zirai, serbest meslek, ücret, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlar olmak üzere, 7 gelir unsurunda oluşan gelirlerin tek bir beyannamede toplanarak beyan edildiği bir sistemdir. Gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı, yüzde 21’ler seviyesindedir.
Gelir vergisi rekortmenler listesi incelendiğinde; çoğunlukla holding patronlarının şirketlerinden elde ettikleri kâr payları nedeniyle, listelerde yer bulduklarını görmekteyiz. Halihazırda ülkemizde, kaynakta tevkif suretiyle alınmakta ve gerçek rekortmenlerin bordro mahkumu olarak tanımlanan çalışanlar olduğu bilinmektedir. Türk vergi sistemi, beyan esasına dayanıyor olmasına rağmen, beyanname yoluyla toplanan vergilerin yüzde 2’ler seviyesinde olduğu dikkate alındığında; gelir vergisi rekortmenler listesini tartışmak zaman kaybıdır.
Kurumlar vergisinde ise durum, hemen hemen gelir vergisiyle paralellik göstermektedir. Ülkemizde 2016 sonu itibarıyla, faal kurumlar vergisi mükellefi sayısı 721 bin 524 tür.
Bu kadar çok sayıda kurumlar vergisi mükellefi olmasına rağmen; rekortmenler listesinde yer alan ilk 10 mükellef toplam kurumlar vergisinin yüzde 20’sini, ilk 100 mükellef ise yüzde 40’ını ödemektedir. Kurumlar vergisinin, toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 9’lar seviyesindedir.

Böyle başa böyle tıraş!


Türk vergi sistemi, adaletsiz dolaylı vergiler üzerine kurulmuştur. Adaletli bir vergi düzeninin, dolaysız vergi türü olan gelir ve kurumlar vergisini daha çok almaya yönelmesi gerekmektedir. Vergi sistemimizde, vergi güvenlik müesseseleri kaldırıldığı ve vergi inceleme oranı yüzde 2’ler seviyesinde olduğu için; gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, vergi dairelerine gönüllerinden ne koparsa onu beyan etmektedirler. Vergi gelirlerinin sadece yüzde 30’luk bölümünün gelir ve kurumlar vergisinden oluşması, Türkiye’de vergi adaleti olmadığının açık bir göstergesidir.
Vergi rekortmenlerinin, Anayasa’nın 73. maddesine uygun olarak yerine getirmiş oldukları “vergi ödevi” sonucunda rekortmen olmaları; toplumun bütün kesimleri tarafından takdir edilmesi gereken, övgüye layık bir sonuç olmasına rağmen, vergi mükelleflerinin isimlerini saklı tutmalarının birçok nedeni olmakla birlikte; asıl bu sonucun doğmasına neden olanın, vergi sistemi olduğunu düşünüyorum.
Vergi mükelleflerinin çoğunun gönüllerinden ne koparsa onu beyan ettikleri bir düzende, bu listeye girmiş olmak övünülecek değil; danışmanların iyi olmadığı ya da vergi kaçırma yolunun olmaması sebebiyle, enayice vergi ödendiği bir sonla karşılaşmaktadırlar. Ülkede, adaletli vergi düzeni oluştuğunda; gelirini beyan dışı bırakanlar cezalara çarptırıldıklarında, işte o gün herkes bu listede yer almak ve bu sonucu göğsünü gere gere açıklamak isteyecektir.
Vatandaşa, “Bu harcama ve tasarrufu hangi vergilendirilmiş gelirle yaptın?” sorusunun sorulamadığı bir ülkede; rekortmenler listesi yapsan ne olur, yapmasan ne olur...