Evet de dese… Hayır da dese…

Hiçbir önemi yok artık.

AKP’nin kuruluş aşamalarından itibaren muhafazakar çevrelerde büyük etkisi ve saygınlığı olan Abdullah Gül, bu gücünü yitireli çok oldu.

Gezi Olayları sırasında, sayısız mağduriyetin yaşandığı Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde, 17-25 Aralık yolsuzluk skandallarında, sokaklarda bombaların patlayıp gencecik çocuklarımızın havaya uçtuğu günlerde… hep “sessizliğini korudu” Sayın Gül.

İnsan bu kadar uzun süre “sessiz kalınca” bir süre sonra ne dese duyulmuyor.

Geçtiğimiz hafta yurtdışında Türkiye’den de banka Genel Müdürleri ve Genel Müdür Yardımcılarının katıldığı uluslararası bir toplatıda “Hayır” oyu vereceğini açıkça anlatmış Abdullah Gül.

Dün de Başbakan Binali Yıldırım'ın Kayseri'de düzenleyeceği “Evet” mitingine katılmayacağını öğrendik.

Şöyle söyleyeyim; yaprak kımıldamadı !

Bu toplum artık kendisini en keskin virajlarda yalnız bırakanların açıklamalarına göre değil, kendi vicdanının sesine göre karar veriyor.

Hiç şüpheniz olmasın ki 16 Nisan’da Hayır oyu verecek çok sayıda AKP seçmeni de Sayın Gül ya da Ahmet Davutoğlu’na bakarak değil, akıl ve sağduyu bunu gerektirdiği için “Hayır” diyecek.

Yani bundan sonra herkesin oyu kendine…

Kadınlar siyasi temsilde de yok !


Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından yayınlanan “Siyasette Kadın 2017” haritasına göre, tüm dünyada hükümet ve parlamentolardaki kadın vekillerin ortalaması 2015’te 22,6 iken, 2016’da 23,4’e çıkmış.

Türkiye’de durum ne derseniz, Meclis’te kadın oranı yüzde 14,9.

Türkiye 82 kadın vekille 186 ülke arasında 132. sırada yer alıyor. Ancak bu 82 kadın vekilden beşi şu anda cezaevinde tutuluyor.

Kadın bakanlar ve başkanlar açısından ise Türkiye, tek kadın bakanıyla, 193 ülke arasında 168. sırada.

Sürekli geriye gidiyoruz…

Oysa 1935'te kadın vekil sıralamasında Avrupa birincisiydik ve Dünya Kadınlar Birliği ( Kadın Hakları Cemiyeti Kongresi ) toplantısı bu yüzden Türkiye'de yapılmıştı.

Nerden nereye….

Canım Kızım;


“İyi yürekli olmak, insanları hak ettiklerinden fazla sevmektir.” Joseph Joubert