Bunların yalanı hiç mi bitmez ?!

Şimdi de bu çıktı : AKP’liler sahada dolaşıp Hayır oyu vereceklere “Evet verecekseniz sandığa gidin, Hayır vereceksiniz gerek yok, sandığa gitmeyince zaten Hayır vermiş oluyorsunuz” diyorlarmış..

Bakar mısınız ?

Sivil toplumdan ve Hayır kampanyası yürütenlerden ayrı ayrı duydum aynı hikayeyi.

Dünyadan bihaber zavallı seçmen de inanıyormuş bu yalana…

Korkunç bir şey bu.

*  *  *

Gerçi son günlerde dozu giderek artan bu yalanlar referandumdan Hayır çıkacağını gösteriyor, ama ben yine de sevinemiyorum.

Siyasetçinin bu kadar ahlaksızlaştığı ve seçmenin bu kadar cahil olduğu bir ülkede, bu yaşananlara çok canım sıkılıyor.

Yılmaz Erdoğan’ın ‘Organize İşler’ filminde bir sahne vardır, dolandırılarak arabası çalınan bir aile, en sonunda bir mafya babasının yardımıyla arabayı geri alıyor.

Mafya babası dolandırıcılara temiz bir dayak atıyor tabii, araba bu şekilde aileye teslim ediliyor. Hani Cem Yılmaz’ın golf topunu adamların ağzına gönderdiği meşhur sahne...

*  *  *

Ailenin babası ( filmde Altak Erkekli ) arabayı geri alırken soruyor “bizi dolandıran adamlar dayak yemiş, iyi mi oldu şimdi bu ?”

Hep aklımda bu sahne.

Her birimiz “dayak yedikten” sonra, bunca yalan, bunca öfke, bunca kinden sonra… referandumdan Evet çıksa ne olacak ?

Zafer mi olacak ? Kimi yenmiş olacaksınız, koca bir ülke içten içe çürürken, neyi kutlayacaksınız ?

Dilerim Hayır kampanyası için çalışan arkadaşlar bu son yalanın “gerçeğini” seçmene anlatabilir.

Bir katkı olacaksa, ben de yazayım :

Hayır vereceklerin mutlaka ama mutlaka sandığa gidip kahverengi taraftaki Hayır için tercih mührünü vurması gerek !

AKP’nin anlattığı “oy kullanmayınca Hayır sayılacak” hikayesi külliyen yalan.

Sakın ha inanmayın !

Bu nasıl “ileri demokrasi” anlamadım ?


Son olarak CHP Parti Meclisi Üyesi Hakkı Süha Okay’ın, Nevşehir’in Gülşehir ilçesinde muhtarlarla yaptığı kahvaltılı toplantıya katılan 50 muhtara “izinsiz toplantı yapmak” suçlamasıyla soruşturma açıldı biliyorsunuz…

Adamlar şaşkın !

Neredeyse iki haftada bir Saray’ın altın varaklı salonlarında beyaz çaylarla ağırlanan muhtarlara bir şey olmuyor da, bu 50 muhtarın günahı ne, anlamak mümkün değil.

Diyecekler ki “ama orası Cumhurbaşkanlığı, siyaset ötesi…”

Valla, onu yıllardır biz de söyledik ama dinletemedik !

Sayın Cumhurbaşkanı, herkesin değil, aynı anda Genel Başkanı olacağı partisinin Başkanı olmayı tercih etti.

Bütün bu Anayasa değişikliğinin nedeni bu değil mi ?

Partili Cumhurbaşkanı diye birşey yaratmak.

Daha şimdiden yasal bir partinin toplantısına devleti, yani hepimizi temsil eden Muhtarların gitmesi “yasa dışıysa” ben referandumdan Evet çıkarsa sonrasını düşünemiyorum !

İyi haber şu, bunu bizim gördüğümüz gibi, oraya giden 30 muhtarımız da gördü.

Eminim gereğini yapacaklardır…

Hiç katılmıyorum…


Sayın Başbakan demiş ki “Benim için bu bir referandumdur, 50 artı 1 yeterlidir.”

Dünyanın hiç bir medeni ülkesinde 50 + 1’le 80 milyonun kaderini değiştirecek kararlar alınamaz.

Alınıyorsa o sistemin adı demokrasi değil, başka bir şeydir.

O “başka bir şey” için ise, AKP’li dostların çok hayran olduğu bir devlet adamının sözleri şöyle :

“Diktatörlük günahı yasaklasa bile ahlaksızdır. Demokrasi ona izin verse bile ahlaklıdır. Ahlakilik özgürlükten ayrılamaz. Ancak hür fiil ahlaki fiildir.” diyor bilge insan Aliya İzzetbegoviç.

Unuttuysanız, hatırlatmak isterim…

Canım Kızım;


“Bir kadını yaşlandıran, zaman değil, hayalkırıklıklarıdır. Yüzünü solduran seneler değil, incinmişlikleridir…” Tarık Tufan