İstanbul Levent’teki İş Kuleler’in mütevazı salonu Türkiye’nin en ünlü işadamları, kanaat önderleri, araştırmacıları, akademisyenleri, sivil toplum liderleri ve gazeteciler ile dolu.

Hepimiz heyecanla yılda bir kez verilen “Vehbi Koç Ödülü”nün 2017 yılı sahibini bekliyoruz.

2002’den bu yana devam eden bir heyecan bu.

Vehbi Koç adına kurulan bu ödül her yıl Eğitim, Kültür ya da Sağlık alanında veriliyor.

Davetliler sır gibi saklanan ödül sahibini o anda, o salonda, ödül sahibi ile birlikte öğreniyor.

Ve her yıl olağanüstü değerli isimler, büyük fedakarlıklarla bezeli, müthiş yaşam öyküleri aslında ödüllendiriliyor.

Bugüne kadar ödül alanlar arasında Türkçe’nin eşsiz temsilcisi şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, eğitime yaptığı katkılarla eski Vali şimdilerin Hayır’cı MHP vekili Nuri Okutan, değeri ne yazık ki sonradan anlaşılan Prof. Türkan Saylan ve ilk Nobel ödüllü bilim insanımız Prof. Aziz Sancar var.

Her yıl bu ödül törenini izlemekten büyük mutluluk duyuyorum.

Koç Ailesi her yıl ne yapıp ediyor, hem başarısıyla bizi onurlandıran hem de yaşam hikayesiyle gönül telimizi titreten isimleri bulup çıkarıyor.

Tümü Cumhuriyet Aydınlanması’nın gençleri, bugünün dev isimleri.

Bu yıl da öyle oldu.

Dünya Kültür Mirası’nın korunmasına 40 yıldır verdiği emek ve mücadele ile katkıda bulunan Mimar ve Restorasyon Uzmanı Profesör Zeynep Ahunbay ödüle layık görüldü.

Jürinin kendisini seçme gerekçesi de çok etkileyici :
“Zeynep Ahunbay’ın Türkiye’deki eğitim ve kariyer yaşamını uluslararası boyuta taşınmasında, hem Türkiye koşullarının, Cumhuriyet Aydınlanması ile ona sunduğu deneyimin payı vardır, hem de bütün meslektaşlarının teslim ettiği dur durak bilmeyen çalışkanlığı etkendir.

Bu ödül, tüm mesleki alanlarda ülkenin çok ihtiyacı olan akılcı ve kararlı tavırları özendirecektir… “

Gördüğünüz gibi 3 cümlede yıllardır bir türlü geri getiremediğimiz, “eski Türkiye” diye aşağılanan bir ülkenin değer sistemi özetlenmiş.

Cumhuriyet, aydınlanma, çalışkanlık, akılcı ve kararlı yaklaşımlar…

Bir zamanlar bu ülkenin öncelikleri bunlardı.

Doğrudur; binalarımız daha gri, sokaklarımız daha tenha, hatta hayatlarımız daha kapalı ve sıkıcıydı belki.

Ama bir idealizmin, bir Türkiye hayalinin parçasıydık.

Bugünse kimi para, kimi cennet, kimi güç peşinde, paramparçayız.

Profesör Zeynep Ahunbay kürsüye çıktığında önce çok sakin başladı konuşmaya, sonra, bu hoyrat ülkede yapıların, mabetlerin, köprülerin, çeşmelerin nasıl korunamadığını anlatırken, sesi titredi, gözleri doldu.

“Zor bir meslek” dedi, “doğrusu bir gün bile pişman olmadım ama çok yoruldum.”

Haklı.

Çoğumuz adını bile duymadık Zeynep Ahunbay’ın. O, kendi alanında nefessiz çalışırken, haberimiz bile olmadı. Tıpkı Aziz Sancar ya da Kamil Uğurbil gibi…

Bir gürültüdür gidiyor ülkede.

Sessiz sedasız çalışan bu eşsiz insanların emekleri arada duyulmuyor.

İyi ki Koç Grubu var, onlar sayesinde senede bir gün bu ülkenin yarattığı büyük isimleri tanıma fırsatımız oluyor.

Törenden notlar : Koç Grubu sadeliği


**İstanbul’un şüphesiz ki en sade salonu İş Kuleler, tören her yıl orada oluyor.

**Kıyafet kodu “koyu renk elbise”. Herkes son derece temiz ve özenli ancak aynı derecede sade bir takım ya da elbiseyle geliyor.

**Öyle şatafatlı makyajlar, kulaklardan kollardan sarkan gösterişli takılar filan yok.

**Törenin açılışında her yıl Vehbi Koç ve Mustafa Kemal Atatürk anılıyor, İstiklal Marşı söyleniyor. Kimilerinin “çok köhne hatta militarist” bulacağı bu adet, benim çok hoşuma gidiyor. Atatürk’ün her yıl daha da büyük coşkuyla alkışlandığını tahmin edebilirsiniz.

Bu arada ödülün sahibi olan Profesör Zeynep Ahunbay’la yaptığım röportajı da yakında Sözcü’de okuyacaksınız.

Canım Kızım;


Her an, yaşamında yepyeni bir an. Ve geri dönüşü yok. Değerini bil.