Bu yazıyı yazmanın “doğru zamanı” geldi…
Beni, 20 yıla yaklaşan televizyon ve gazetecilik maceramdan yakın tanıyanlar zaten biliyor, bilmeyenler de şimdi öğrenecek; Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına yürüdüğü son Köşk seçimlerinde ortak aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun medya ilişkilerini yürüten iki kişiden biri de bendim.
Diğeri ise deneyimli gazeteci dostum Mete Belovacıklı.
Her ikimiz de Ekmeleddin beyi daha önceden hiç tanımıyorduk, hatta ben adını bile zar zor duymuştum.
Her ikimiz de ( profesyonel kampanya ajansımız hariç ) neredeyse tüm ekibimiz gibi “gönüllü” olarak çalıştık, yani tek kuruş almadan.
Bunu, çok merak edenler diledikleri herkese sorabilirler Ankara’da. O derece içim rahat.

*  *  *

Peki ben bu kampanya sürecinde neden Ekmeleddin İhsanoğlu için çalıştım ve nasıl gönüllü oldum ?
Anlatayım.
Uğur Dündar’la birlikte Ana Haber’i sunduğumuz Artı 1 TV maceramız bir dolandırıcılıkla sonlanmış, ben, bir kez daha eve dönmüştüm…
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye için son çıkış olduğunu herkes gibi ben de görebiliyordum.
Siyasete, gazeteci merakımın dışında kişisel anlamda en ufak bir hevesim de yok, hırsım da.
Ekranda değildim, herhangi bir yerde yazmıyordum. İşe yaramak istedim.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun daha ismi bile açıklanmadan CHP’nin kampanyası için gönüllü çalışmak istediğimi bildirmiştim, siyasi stratejist değil, medya ilişkilerine yardımcı olacak ekipten biri olarak.
Böylece Ekmeleddin beyle tanıştık, ekibe dahil oldum…

*  *  *

Sadece ben değil, yaklaşık 30 kişilik çekirdek kadro, 50 gün 50 gece elimizden geleni yaptık.
O en sıcak 50 günün ayrıntıları, siyasi partilerin, en çok da MHP’nin bizi sahada nasıl yalnız bıraktığı, vekillerin tutumu, yaşadıklarımız, yol hikayeleri, tümü, kapsamlı bir kitabın konusu.
Eminim “bir başka doğru zamanda” o kitap da yazılacak…
Ama şimdi en çok sorulan soruların yanıtlarını vermek istiyorum.

Ekmeleddin İhsanoğlu FETÖ’nün adayı mıydı ?


Bence değildi.
Kampanyanın başından sonuna FETÖ ya da o cemaatin bizzat içinden hiç kimseyle görüşmedi, kimse de onunla irtibata geçmeye çalışmadı.
Zaman Gazetesi’ne, Yeni Asya’ya röportaj verdi, ama sonuçta o tarihte her iki yayın kurumu da “meşruydu” ve yandaş medyanın hakkında tek satır haber yapmadığı bir adaya sayfalarını açmışlardı.
Ama ilginçtir, Ekmeleddin İhsanoğlu’na ve kampanyaya en büyük zararı veren röportajlardan biri dönemin Taraf Gazetesinde yayınlandı.
Taraf, vicdani red kavramını bilmediği gerekçesiyle, Ekmeleddin beyle açıkça dalga geçti, haberi manşetten verdi ! Adaylığına da en ufak bir destek vermedi…

Peki FETÖ, daha doğrusu cemaat, İhsanoğlu’na oy vermiş olabilir mi ?


Olabilir.
Unutmayın ki o tarihlerde cemaat daha “FETÖ” olmamıştı ve herkes gibi cemaat mensuplarının da oyları meşruydu.
Aslına bakarsanız bugün de öyle !
Mecliste, Anayasa Değişikliğine büyük iştahla ve göstere göstere “Evet” oyu verenlerin AKP’li FETÖ’cü vekiller olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu AKP’yi FETÖ’cü bir parti mi yapıyor ?

*  *  *

Peki CHP, Ekmeleddin İhsanoğlu’yla çatı aday projesine katılacağına, önce kendi adayını çıkarsaydı, daha doğru bir strateji olmaz mıydı ?
Yanıt veriyorum : olurdu.
Ancak öyle yapmadı.
Ve ben her şeye rağmen o kampanyada Köşk’e çıkmasını Türkiye’nin hayrına bulmadığım diğer iki aday için değil, Sayın İhsanoğlu’na gönüllü çalıştığım için en ufak bir pişmanlık hissetmiyorum.
Öyleyse bu yazıyı neden yazdım ?
Çünkü, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğimiz Pazar gecesinin ardından, 12 Ağustos 2014 Pazartesi sabahı İhsanoğlu’nun Yeniköy’deki mütevazı evinin salonunda, bana ve Mete’ye söylediği şu sözleri hiç unutamıyorum :
“Kayıtlara geçmesi için anlatıyorum : bu teklif bana Devlet Bahçeli’den geldi… Devlet bey aradığında benim MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmamdan mutluluk duyacağını söyledi. Ben de şeref duydum dedim, ama kabul etmedim. Israrcı oldular. Yozgat Vekili Sadir Durmaz’la 3-4 kez konuştuk. Bizzat geldi, burada İstanbul’da buluştuk. Ben kendilerine sadece MHP’nin adayı olursam yeterli oy alamayız, ancak CHP ile ortak aday çıkartırsanız başarılı olabiliriz dedim. CHP bu işin içinde yok dediler. Ben de teşekkür ettim. Ama sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel geldi, görüştük. CHP’nin benim adaylığımı ortak aday olarak kabul ettiğini, anlaştıklarını aktardı… Sonrasını ise hepiniz biliyorsunuz zaten.”

*  *  *

7 Haziran akşamı Devlet Bahçeli “koalisyonda yokuz” açıklaması yaptığında, Meclis Başkanlığı seçimlerinde ısrarla diğer adaya oy vermeyiz dediğinde, yine aynı Devlet Bahçeli Ekmeleddin bey Deniz Baykal lehine çekilmek istediği halde engel olduğunda, Başkanlık meselesini Türkiye’nin gündemine getirdiğinde, Anayasa değişikliğini Genel Kurul’dan geçirdiğinde aklımda hep bu sözler vardı…

Bak Kızım;


“Kötü geçmiş bir gün, bütün hayatının kötü geçtiğini göstermez… hayatın bütünü, tek bir günden daha büyüktür.”