“Gün geçmiyor ki toplumu bölmek, yeni bir gerilim yaratmak için dahiyane bir provokasyon daha icat edilmesin Sayın Seyirciler… “

Öyle değil mi ama ?

Bayram değil seyran değil, TSK’da kadın mensuplar için türban serbestisi getirildi.

Türkçesi, kadın askerler subay ve astsubay seviyesinde türbanla görev yapabilecek.

Subay şapkasının altında ya da bir uçağı uçururken ( Türk Yıldızları Tim Lideri bile bir kadın ) ya da askeri denizaltılarda ( sayısız kadın subay var o dev makinalarda ) çalışırken o iş nasıl olacak, inanın bilmiyorum.

Ama iyi oldu.

Böylece memleketin 21. Yüzyıla girerken evlatlarımızın geleceğini etkileyen çok hayati bir sorunu daha halloldu.

Tebrikler.

Fakat farkındaysanız yine evdeki hesap çarşıya uymadı.

Bu “büyük ve çok önemli yeni karar” kamuoyunda eşsiz bir sükunetle karşılandı !

Yaprak kımıldamadı desem yeri var. O “beklenen şarkıyı” kimse söylemedi, ne siyasetçiler, ne vatandaş.

Neden ?

Hep söylüyorum, yazıyorum, bıktı usandı bu toplum artık “dinin siyasete alet edilmesinden”.

İnanın bana en çok da AKP seçmeni.

Dağ gibi sorunlar yığılmış, işsizlik almış yürümüş, çocuklar kendi dillerini okuyup yazamaz halde, üniversite mezunları pazarda tşört satıyor, askerlerimiz nerde, ne oluyor haberimiz yok, bu arkadaşlarda bitmek tükenmek bilmeyen bir “dini suistimal” sevdası…

Hakikaten yetti artık.

Kim nerede ne giyiyorsa giysin, yeter ki işini iyi yapsın kardeşim.

Öğretmen gibi öğretmen, doktor gibi doktor, avukat gibi avukat, subay gibi subay, gazeteci gibi gazeteci olsun.

Yoksa kimsenin başka bir beklentisi yok.

Anlıyorum, bütün bu “telaş” bugün gazetemizin manşetinde yer alan Yusuf Halaçoğlu’nun da söylediği gibi “Hayır” oyları önde gittiği için.

Ama tutmaz.

Bu saatten sonra “ben Mesih’im, hatta Allah’ın ta kendisiyim !” diye ortaya çıkılsa yine olmaz.

Türk halkı görüyor artık.

Ve sessizce 16 Nisan sabahını bekliyor.

Yeter ki o sandık kurulsun, kimse milletin iradesinden son anda kaçmaya kalkmasın !

Size zorla türban takacaksın deseler ?


Bizde bu gelişmeler yaşanırken, türban, başka bir coğrafyada bakın nasıl iki fotoğrafa konu oldu.

oz3

Yer : Lübnan.

Fransa’nın aşırı sağcı Cumhurbaşkanı Adayı Marine Le Pen Lübnan’daki temasları kapsamında Müftü Abdullatif Deryan’ı ziyarete gidiyor.

Müftü Deryan, Le Pen’I elinde bir türbanla karşılayarak bunu takmasını istiyor.

Ve ne oluyor biliyor musunuz ?

Marine Le Pen bir saniye bile tereddüt etmeden türbanı takmayacağını söylüyor ve görüşme mekanını terk ediyor.

Gelelim haftanın ikinci fotoğrafına :

oz2

Bu sefer yer : İran.

Sadece kadınlardan oluşan ve kendilerini “dünyanın ilk ve tek feminist hükümeti” olarak tanıtan İsveçli Bakanlar, iş konseyi temsilcileri ile birlikte İran’da bulunuyor.

Ve her birinin başında birer başörtüsü !

Bu fotoğrafa en büyük eleştiri İranlı kadın aktivistlerden geldi. “Sadece kadınların olduğu bir heyet İran’daki bu adaletsizliği lanetlemeliydi” dediler.

İsveç’te ise muhalefet “feminist politikanın sonu” manşetlerini attı !

İsveç Ticaret Bakanı “İran yasalarına göre başka çaremiz yoktu” dese de kimseyi ikna edemedi.

Şimdi size soruyorum, siz aynı durumda olsaydınız bir kadın olarak ne yapardınız ?

Canım Kızım;


“Mutlu ol, çünkü hiç kimse senin üzgün olmanı önemsemiyor…” Peyami Safa.