İşte yine bir anneler günü...
Geçen senekini daha dün kutladık sanki. Zaman nasıl da çabuk geçiyor! Herkeste yine “Anneme ne alayım, ne hoşluk yapayım?” telaşı.
Anne olabilmek bence bir ayrıcalık çünkü çocuk sahibi olmayı, erkeklerin, biz kadınlar gibi hissedip, düşünebildiklerini sanmıyorum.
Çocuk sahibi olmayı tercih etmeyen, ya da bir şekilde anne olamayanlar da var tabii, ama bütün kadınlar anne olmak için yaratıldıklarından çocuklara ve insanlara karşı daha şefkatli, daha sevecenler.
Eminim ki siyasette kadınlar çoğunlukta olsa dünyadaki savaşlar azalır.
Yani diyeceğim o ki, annelerimizin yeri bir başkadır.
Ne demişler ‘‘Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar’’.
Bayılıyorum bu atasözüne… Gerçekten de annelerimiz hep bizi düşünüp bizim için endişelenirler. Bizimle gülüp bizimle ağlarlar.
***
Hani annelerimizin bir lâfı vardır ya, sürekli tekrarlarlar ‘‘Anne olmadan anlayamazsın’’ diye…
Doğru söze ne denir!
İnsan anne olmadan yalnızca kendisi için yaşıyor.
Etrafında kaç kişi olursa olsun, kendi anne-babasını, kardeşlerini, arkadaşlarını ne kadar çok severse sevsin, eşine nasıl âşık olursa olsun, hiç biri bir annenin evlat sevgisiyle karşılaştırılamaz.
Bir kadının, çocuğu olduğu anda, tüm dünyası ve de dünyaya bakışı gerçek anlamda değişiyor.
Artık hormonlar mıdır, ilahi bir duygu mu bilemem ama sanki o andan itibaren iki parçaya bölünüyorsunuz ve o sizin esas parçanız haline geliyor.
Uzun bir süre onun yerine düşünüp, onun yerine hissediyorsunuz. Onunla nefes alıp, onunla gülüyor, o acı çekince siz de onunla birlikte acı çekiyorsunuz.
Tabii her şeyde olduğu gibi bunda da istisnalar kuralı bozmaz. Çocuklarına kötü davranan, onlara zarar veren anneleri bunun dışında tutuyorum.
Kısacası, annelik tuhaf bir şey. Övmek ya da övünmek için anlatmıyorum, işin doğası bu işte.
Anne olmadan anlayamazsınız.
Tüm kadınların anne olabilme ayrıcalığını kutluyorum.

***
Trafik polisi olmak istiyorum!
Yine mi trafik diyeceksiniz ama dayanamıyorum. Gönüllü trafik polisi olup herkesi düzeltesim geliyor.
Mesela arabalara şu sinyal lambalarını neden koyuyorlar acaba? Kimse kullanmıyor ki!
Aa, doğru diğer ülkelerde kurallara uyup, doğru dürüst araba kullananlar için dönüşlerde lazım oluyordur!
Bizde ise sinyal lambaları sadece araba süsü. Pek kullanan yok! “Araba sürenler onların ne işe yaradığını biliyorlar mı acaba?” diye merak ediyordum.
Bu sorunun cevabını kızım ehliyet alırken buldum.
Ehliyet almak için insanlar kurslara yazılıyorlar ya! O kurslar hep birileri para kazansın diye yapılıyor. Araba kullanmayı falan öğrettikleri yok!
Direksiyon dersi dediğimiz, trafikte araç sürme dersleri var ama bu derslere gitmek zorunluluğu yok. Sadece kursa parayı ödeme zorunluluğu bulunuyor. İster git, ister gitme!
Kızım ehliyet aldığında ben trafiğe çıkmasına izin vermedim çünkü ehliyeti vardı ama arabayı doğru dürüst kullanmasını bilmiyordu.
İstanbul gibi trafik canavarlarının olduğu bir şehirde her gün, araba kullanamayan yüzlerce kişi ehliyet alıp trafiğe salınıyor!
Sonuç ortada!
Trafik polisi olup herkesi tek tek düzeltmek istiyorum!