Seyrettiniz mi bilmiyorum, Uğur Dündar’ın sunduğu Star Haber’de bir sokak röportajı yapılmıştı ve halkımıza “Kıbrıs’ adasının yeri nerede?” diye sorulmuştu. Cevaplar efsaneydi! Büyük bir çoğunluk “Karadeniz’de” demişti. “Rum kesiminde, Karadeniz’de”, “Kuzeyde çünkü ben askerliğimi orada yaptım.” Ege’de olduğunu iddia edenler de azınlıkta değil!
Ve en sevdiğim cevap, “Kıbrıs, Sicilya tarafında. Sicilya denizine bağlı... Karadeniz, Avrupa o tarafta. Türkiye’nin en güzide yeri. Ben Kıbrıs’ta askerliğimi yaptım’
“Yok artık olur mu?” demeyin. Youtube’e girip ‘Kıbrıs nerede’ yazıp seyredin.
Çok da şaşırmayın daha iyisini buldum!

* * *

Kanal D’de Yiğit Alıcı’nın sunduğu ‘Şansa Davet’ programı...
Soru, “Osmanlı İmparatorluğu’nun uçağı var mıydı yok muydu?” Beyefendi cevap için ailesine danışıyor ve geçen konuşma da aynen şöyle:
Kadın, “Eğer Atatürk devri Osmanlı sayılıyorsa var ama Atatürk’ten önceyse yok. Atatürk olmadan önce yoktu” diyor. Yanındaki eşi, “Atatürk Osmanlı mı? Osmanlı devletini kurdu demi Atatürk? Vardır çünkü Osmanlı padişahları diyor, ilk padişahı Atatürk. Sonuçta Atatürk de padişah olduğuna göre... Zaten Atatürk, Atatürk’ten sonra Vahdettin mi o arada bir şeyler oldu... En azından normal F16 uçağı yoksa bile paraşütlü, maraşütlü bir uçak vardır” diyor.
Kurtuluş Savaşı’ndan haberleri yok demek ki!
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı hiç kutlamamışlar. Atatürk kim bilmiyorlar! Yaptıklarından ise hiç haberleri yok…
Biz de müfredattan Atatürk’ü çıkardılar diye üzülüyoruz. Yarışan bu kişiler otuzlu yaşlarda. Yani Atatürk ve ilkelerinin müfredatta olduğu yıllarda eğitim görmüşler. Görmüşlerse tabii. Hiç değilse ilkokul diyorum. Sonuç ortada!
Eğitim sistemimiz değişmedikten sonra içine Atatürk koymuşsun çıkarmışsın pek de değişmiyor aslında. Kitaba koymak başka, öğretmek başka…

* * *

Yine de ne olur ne olmaz diye Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalarına devam ediyor. Öğretmenlere ‘Etkili Öğretmenlik Projesi’ kapsamında, üzerinde ‘Felsefeden Tecrübeye - Etkili Öğretmenlik’ yazan ve içinde bir sürü makalenin yer aldığı bir kitap dağıtıldı.
Bu kitaptaki makaleleri yazanların amacı ne eğitim, ne de öğretimle yakından uzaktan alakalı olamaz! Bunları yazanlar ancak art niyetli olabilirler! Kitabın içinde anne ve babaların çocuklarına ahlakı dayakla öğretebileceği savunuluyor.
Tabii öğretmenler de çocukların okuldaki velileri olduklarına göre, aynı öğretim yöntemine okulda da devam etmelerinden daha doğal ne olabilir ki?
Köy Enstitüleri’nin ‘ahlaksızlık yuvası’ olduğu belirtilen kitabın içindeki bir makalede “Türkiye’de okuma yazma bilmeyenlerin, okula gidenlere göre daha terbiyeli ve ahlaklı oldukları” iddia ediliyor.
Öğretmenlere kitapla birlikte bir de ‘Değerlendirme Formu’ dağıtılmış. Yani karşı fikirde olanları da bir görelim diyorlar! Allah’tan gelen tepkiler üzerine dağıtılan kitaplar toplatılmaya başlanmış.
Ne demeli artık bilemiyorum...

* * *

Aklıma Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı geldi. Katıldığı bir canlı yayında “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk. Türkiye’nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Üniversite ve sonrası çok vahim. Çünkü zihinleri bulanık.’’ demişti.
Zihniyet nasıl da aynı! Bu arada kendisi ‘profesör’. En tehlikeli olanlardan yani! Kendi tabiriyle zihin bayağı bulanık.
Sahi ona ne oldu? Gelen tepkiler üzerine istifa etmişti... Ha... geçen sene YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine atandı!