Bazıları çay içmeden duramaz. Bense tam bir kahve tiryakisiyim çünkü kokusu bile beni iyi hissettirmeye yetiyor.
Her türlü kahveyi bayılarak içiyorum ama Türk kahvesinin yeri bir başka. Tabii kahvemi içince de çeviriveriyorum fincanı.
Bu da Türk kahvesi içenlerin bir alışkanlığı diyelim.
Eğer etrafımda faldan anlayan biri varsa hayatta affetmem. Eğlencesine, güzel, ilginç bir-iki söz duymak hoş oluyor. Ancak çok uzun bakılınca sıkılıyorum doğrusu.
Tabii ki fallara inanmıyorum ama ne demişler? ‘‘Fala inanma, falsız da kalma’’.

* * *

“Kim fala inanır ki?” demeyin; bu işin müptelaları var. Özel uçak biletleri yollanarak yurtdışına davet edilen falcılar biliyorum.
Ben her seferinde, fal bakan olsun olmasın fincanımı çevirip kapatıyorum. Belki bir gün bir şeyler görürüm diye. Ama nafile! Hep yol, hep balık... Ötesine geçemedim bir türlü.
Fallarda nedense hep yol çıkar. İnsanın aklına hemen güzel bir yurtdışı seyahati falan gelir. Birden hayal kurmaya başlarsınız. Neresi acaba?
Yol, bol bol yol çıkıyor ama bir yere gittiğimiz yok doğrusu!
Ayrıca hep bir balık vardır. Kısmet! Bekle Allah bekle, o kısmet bir türlü gelmez!
Bir de arkandan konuşan, seni çekemeyen insanlar. Kimin arkasından konuşulmuyor ki! Peygamber olsanız yine de dedikodunuz yapılır zaten. Benim fal bilgim de tam burada bitiyor.

* * *

İnsanlar neden fal baktırır?
Aslında geleceği ya da gerçekleri öğrenmek için değil! Fal baktırırken asıl beklenti iyi bir şeyler duyup, bir süreliğine de olsa kendini iyi hissetmektir. Terapi niyetine yani.
Mesela ben, kesinlikle geleceği öğrenmek istemem. Heyecanı kaçar. Yavaş yavaş, sırasıyla görmek varken kim filmin sonunu önceden görmek ister ki!

5


Çok güzel bir fikir


Bizim okullarımızda da sınıfların kapıları resimdeki gibi olsa çocuklar açıların derecelerini ne kadar da kolay öğrenirler. Böylece ileride “180 derece döndü” yerine, “360 derece döndü” deyip gaf yapmazlar.
Siyasetçilerimize de tavsiye edilir.
Eğitim şart!