Ve haziran geldi. İçinde doğum günümün bulunduğu, en sevdiğim ay.
Bülent Ersoy Hanımefendi’yle aynı gün doğmuşum.
Evet, ben bir ‘ikizler’im ve şimdi diyeceksiniz ki “Aa çift karakterlisin!” Ya da “İkiyüzlü”. Maalesef özelliklerini tam bilmeyenler tarafından burcum hep yanlış anlaşılmıştır.
Kendi burcum diye demiyorum, bana “12 burç içinden birini seç” deseler yine “İkizler Burcu” derdim.
ZekA burcu!
Gerçekten de zeka benim için çok önemlidir. Hızlı düşünüp hızlı hareket eden insanları severim.
Ben de öyleyim ancak çok hızlı karar verince hata yapmak da kaçınılmaz oluyor.
Bir arkadaşım bana hep, “Dur bir dur, önce iyice düşün” derdi. Rahmetli, nur içinde yatsın. Genelde kendime bunu telkin etmeye çalışıyorum ancak mizaç işte.
Yine de çok ağır düşünüp, ağır hareket eden insanlar beni biraz geriyor.

* * *

Ayrıca ikizler çok konuşkan bir burç. Sohbet etmeye bayılıyor.
Ben de öyle. Saatlerce konuşabilirim.
Hele bir ikizler burcu arkadaşım var; Meltem. Kulakları çınlasın, onunla baş başa kaldığımızda, ikimizde aynı anda konuşup, ikimiz de kendi ilgi alanlarımızı anlatıp, gayet iyi anlaşabiliyoruz.
Evet, yani biraz da çılgın bir burç...
Çift karakterliliğine gelince... Bence ikizler burcu insanı çok uyumlu olduğu için bu, diğer burçların kıskançlıktan onlara attığı bir iftira.
Bir ikizler olarak her ortama uyarım. Her ortamda hayatımı bir şekilde sürdürebilirim. İstediğim herkesle anlaşabilirim. Bu değişkenlik, bulunduğumuz ortama uyum sağlayabilme yeteneğimizden, çift karakterli olduğumuzdan değil!

* * *

Hayatımı yıldızlara ve astrolojik olaylara göre planlayıp yaşamasam da burçları bir şekilde seviyorum. Öyle ya da böyle bir yerinden tutup size uyuyor işte.
Oğlum da benim gibi ikizler burcu.
7-8 yaşlarındayken bir gün geldi bana, “Anne ben ne burcuyum?” diye sordu.
Belli ki arkadaşları arasında konusu geçmiş. Ben de, “İkizler burcusun oğlum” dedim. Birden yüzü asıldı ve “Ama ben Aslan Burcu olmak istiyorum” dedi.
Bir burç için oğlumu mu üzeceğim...
“Tamam oğlum bundan sonra sen aslan burcusun” dedim.
“Yaşasın!” dedi ve sevinçle koşarak arkadaşlarının yanına gitti.
Bence de insan hissettiği burçta olmalı.
Rahmetli anneanneme sormuştum bir keresinde. O da, “O ne? Bizim zamanımızda yoktu!” demişti.
Ben de “Doğum günün ne peki?” demiştim. “Dutluk vakti”’ diye cevap vermişti. Eski insanların zaman anlayışları ne güzelmiş. Aynen kendileri gibi…

İnsanoğlu ne acımasız!

Geçenlerde internette gördüm, bir kız zavallı kediyi poşete koyup binanın tepesinden aşağı atarken telefonuna kaydedip Instagram’da yayınlamış. Olacak iş değil!
Bu kızın ailesi nasıl bir çocuk yetiştirdiklerinin farkındalar mı?
İzmir’in Selçuk ilçesinde, sokak kedilerine bakan insan gibi insanlar, yavrulardan birinin eksik olduğunu görünce aramaya başlamışlar. Zavallı, minik kediyi boğazı kesilmiş bir vaziyette çöpte bulmuşlar!
Köpeklere yapılan eziyetleri burada yazmaya yüreğim el vermiyor.
Onların da canlı olduklarını ve bizim korumamıza muhtaç olduklarını lütfen çocuklarımıza öğretelim.
Hayvan sevmeyen, diğer canlılara saygı duymayanlar, insanlara da aynı şekilde yaklaşırlar. Böyle tiplerden utanıyorum!