Türkiye’de artık hiçbir iş yapılmıyor, sadece yapılıyormuş gibi yapılıyor!
Yapılan tek şey istismar!
Çevre istismar ediliyor! Yeşil alanlar istismar ediliyor! Eğitim... Adalet... Hukuk... Din... İnsan hakları... Hayvan hakları... Her şey gerçeğinden saptırılıp birilerinin çıkarına göre değişiyor, değiştiriliyor.
Geçenlerde bir arkadaşım sohbet esnasında “Bu kadar şikayet ediyorsunuz, 15 senede hayatınızda ne değişti ki?” diye sordu.
Gerçekten bazıları uzayda yaşıyor! Hayatı sadece kendi yaşamında yaptığı şeyler, gittiği yerler olarak görüyor. Orada bir şey değişmediyse, hatta daha çok para kazanır hale geldiyse hayatı da öyle görüyor, iyiye gidiyoruz zannediyor!
Benzine zam geliyor “Olsun ben zaten 150 liralık benzin alıyordum hâlâ öyle yapıyorum” diyor.
Ne gelenin farkında, ne gidenin...

s2-ek-pinar1

* * *

Eğitim bunun için lazım işte! İnsanların algılama kapasitesini geliştirebilmek, aldatılabilir oluşunu en az seviyeye indirebilmek için…
Sizi kandırıp da ‘dünya aslında düz’ diye yutturamasınlar diye...
Size öteki dünyada, cennette arazi satamasınlar diye!
Sen de salak olup uyuma, sömürülme diye!
İşte tam da bu yüzden eğitim sistemimiz Cumhuriyet tarihinin en geri günlerini yaşamakta.
Herkes profesör, herkes eğitimci, bilirkişi...
Artık payeler bile anlamlarını yitirdi.

* * *

Yine de buna bile karşı olanlar var.
Adam “Diplomayı ne yapacaksın?” diyor! “Çocuk okul kazandı diye sevinenler var! Nereye gidiyor cennete mi? Cehennemden mi kurtuldu? Çocuk okusun diye sığırlarını satanlar var! Vah vah... O sığırın etini yerdin, organik sütünü içerdin... Şimdi o diplomayı ineğe atsan yemez!” diyor.
Belli ki, bilirkişi ‘organik’ falan dedi, kendisinin eğitimli olduğu besbelli!
Hâlâ ‘Kadın okuyamaz, evden çıkamaz!’ diye bas bas bağırıyorlar.
Eskiden hem bu kadar cüretkar olamıyorlardı, hem de insanlar böylelerine gülüp geçiyordu. Acıyordu!
Şimdi ne oldu?
İşte onlar bilirkişi oldu! Sözü geçen oldu!

* * *

Yaptığı şeytana uymalarla meşhur, tövbekar cüppeli hoca kadınlara sesleniyor:
“Öyle tak başörtüyü, istediğin yere git, tak türbanı, istediğin işe gir… Yok böyle bir din! Ahirette hesap veremezsiniz” diyor!
Kadın evde perdenin arkasında olacakmış!
Yaa... Atatürk’ün kadınlara1926’da Medeni Kanun’la verdiği özgürlükler, daha doğrusu insanca yaşam hakkı yavaş yavaş geri alınmakta…
Ve maalesef birçok kadınımız bunun farkında bile değil!
Yeni Türkiye’deki kadının yeri belli...
Bunu alkışlayanlar da kadınlar!
Kadını evde perdenin arkasına oturtup, sadece üreme ve hizmet amaçlı kullanmak isteyenleri destekleyebilmek için meydanlarda kadınlar en önde kullanılıyorlar.
O zaman sokağa çağrılıyorlar ama!

* * *

s2-ek-pinar2

Şimdi de ‘müftü nikahı’ diye bir şey çıkardılar.
Eğer müftülerin kıydığı nikah, belediyenin kıydığı nikahla aynı şartlarda ise bunu kimin kıydığının bir önemi yok.
Eğer bu yeni uygulama ‘imam nikahı’ denen soytarılığı önleyip, küçük yaşta kızların evlendirilmesinin önüne geçmek içinse; ne güzel!
Ama zihniyet belliyken bu tasarıya pembe gözlüklerle bakmak nedense insanın içinden gelmiyor.
Daha dün küçük yaştaki çocukları tecavüzcüleriyle evlendirmek için tasarı hazırlayanların, bugün tam tersine onları korumak için bir hamle yapacağına inanmak saflık mı olur, yoksa inanmamak kötü niyet mi?