Bugünlerde sıkça duymakta olduğumuz bir kavram ‘algı yönetimi’.
Hiç merak ettiniz mi bu kavramın gerçekte ne olduğunu?
Yoksa o da her gün duyduğumuz ama ne olduğunu tam olarak bilemesek de aşina olduğumuz için üzerinde durmadığımız kavramlardan biri mi?
Hani atalarımız, ‘‘Bir şeyi 40 kere söylersen olur’’ demiş ya! İşte bu söz algı yönetiminin eskiler tarafından yorumlanmış biçimi.

* * *

Algı yönetimi denilen şey aslında en çok reklam dünyasında kullanılıyor. İhtiyaç duymadığımız ve almak istemediğimiz ürünleri bize satmak için başvurulan bir teknik bu...
Mesela, evde temizlik yapan, son derece bakımlı ve güzel bir kadın kullandığı deterjandan dolayı öyle mutludur ki! Kocası ve çocukları eve geldiğinde kadının yaptığı temizlikten dolayı onunla gurur duyarlar. Özenmemek elde değil…
Peki siz evinizde böyle mi temizlik yapıyorsunuz?
Kocanızın gömleğindeki leke çıkınca bu kadar mutlu olabiliyor musunuz?
Valla gelin bir de beni görün!
Kapıya gelen postacıya, “Hanım evde yok” desem inanır.
Ayrıca mutluluk bunun neresinde! Hayattan bezmiş bir halde, etrafı dağıtıp pisletmesinler diye çocuklara tehditler savurup duruyorum.
İşte reklamlarda eğer tanıtımı yapılan ürünü satın alırsak öyle bir mutluluğu da yakalayacağımız algısı yaratılıyor. Yani sadece ürün değil yanında bir de kavram satılıyor.
Biz de 40 kez bu şeyi reklamlarda görüp, ona aşina olup, farkında olmadan aslında birbirinin aynısı ürünler arasından bize ‘tanıdık geleni’ seçiyoruz.

* * *

Yani algı yönetimi aslında psikolojik tekniklerden destek alan bir ikna aracı.
Hedef kitlenin ikna edilmesine ve rızasının istenilen yöne çevrilmesine yarıyor.
Bu, artık sadece iletişim, reklam gibi alanlarda kullanılmıyor. Günümüzde siyasetçilerin kamuoyunu ikna etmek için de kullandıkları bir yöntem.
Nasıl mı?
Çok kolay!
Hele medya elindeyse!
Önce halkın hassas olduğu bir konuda medyadan asılsız bir haber yayılır. Mesela “Camide içki içtiler” gibi…
Bu yalan haberle kutsal değerler aşağılanmıştır. Ayrıca buna cüret eden bir karşı güç yani ‘düşman grup’ yaratılmıştır.
‘Öteki!’
Ertesi gün güçlü bir siyasi bu olayı meydanlarda defalarca dillendirir. Televizyonlarda bu haber defalarca yayınlanır. Kim olduğu ya da olayla ilgisi bilinmeyen bazı kişilerin yorumlarına medyada bol bol yer verilir.
Arkasından halk tarafından önemli birileri çıkar ve “Biz buna müsaade etmeyeceğiz” diyerek hemen taraf belirlerler.
Olaylara şahit müezzinin, “Böyle bir şey olmadı” demesinin bile hiçbir önemi yoktur!
Algı yaratılmış, bu algıyla da iki düşman grup belirlenmiştir artık!
Oysa ne kutsal değerlere saldırı vardır ne de iki karşıt grup!
Ama birilerinin kazanması için düşman bir grup, karşı bir güç yaratılması gerekmektedir ve ufak bir algı yönetimi planlamasıyla istenilen sonuca ulaşılmıştır.

* * *

Lütfen algılarımızın yönetilmesine müsaade etmeyelim! Daha doğrusu kandırılmayalım!
Hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız. Ancak birlik olursak güçlüyüz. Ancak birlik olursak var olabiliriz. Bu ülke bizim için var. Biz de bu ülke için varız.
Hiçbirimiz ‘öteki’ değiliz! Aynı vatanın evlatlarıyız.
Vatanımıza sahip çıkalım!
Zaman birlik olma zamanı!