Önümüzdeki çarşamba 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Yine herkes birbirine telefonla çiçek, böcek yollayacak. Kadınlar Günü’nü kutlayacak.
Ve yine bir Kadınlar Günü daha anlamsız mesajlarla geçip gidecek.
Acaba kaçımız biliyoruz? Dünya Kadınlar Günü nedir? Neden kutlanır?
8 Mart, Amerika’da çalışan kadınların düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek; ayrıca erkeklerle eşit haklara sahip olabilmek için verdikleri savaşın temsili başlangıcı olarak kabul edilir ve bu yüzden kutlanır.
Birleşmiş Milletler de 8 Mart gününü Dünya Kadın Günü olarak kutlamaya başlayınca bu ülkemizde ve dünyada kabul görmüş.

2

* * *

Bizde eski Türk devletlerinden beri kadınlar sosyal hayatta, mirasta, devlet yönetiminde özellikle de aile hayatında hak sahibi olmuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise kadınlar bu haklarının çoğunu kaybetmiş, birçok sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrum kalmışlardır. Örneğin; nüfus sayımlarında sadece erkekler ve büyük baş hayvanlar sayılıp kayıt altına alınıyor, kadınlar bu sayıma dahil edilmiyorlardı.
Yani kadın yoktu ki hakları olsun!
Ancak o yıllarda diğer ülkelerde de durum pek farklı değildi.

* * *

4

19’uncu yüzyılın ikinci yarısı ve 20’inci yüzyılın başları itibariyle başta İngiltere, Amerika, Almanya olmak üzere birçok ülkede kadın hakları konusunda yoğun kampanyalar ve kadınların seçme hakkı mücadelesi başladı.
Ülkemizde 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun’la kadın ve erkek yasalar önünde eşit hale gelmiş ve tek kadınla evlilik esası getirilmiştir.
Daha sonra da 1934 yılında Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
Diğer bazı ülkelerde ise Fransa (1944), İtalya (1945), Yunanistan (1949), İsviçre (1971) gibi, kadınlar bu haklarına çok sonra kavuşmuştur.
Zaten biz de hep övünürüz Türk kadınına hakları bir sürü Avrupa ülkesinden çok daha önce verildi diye.
İsviçre’den ve diğerlerinden çok önce haklarımızı elde etmiş olabiliriz ama bir onlara bakalım bir de kendimize.

* * *

3

Birçok ülkede kadınlar haklarını elde etmek için mücadele edip savaşırken; Türk kadını bunları talep bile etmeden Atatürk gibi ileri görüşlü, çağdaş bir lider sayesinde kendiliğinden elde etmiştir.
O zamanki kadınların sahip oldukları bu hakların ne demek olduğunu, seçme ve seçilme hakkının önemini tam kavrayamamış olması doğaldır. Sonuçta cumhuriyet öncesi kadınların okuma yazma oranı yüzde 0.4 idi. Yani yok denecek kadar az.
Peki ya şimdi?!
Aradan geçmiş 83 yıl!
Ne kadar ilerledik?! Şimdi haklarımızın kıymetini bilebiliyor muyuz?
Kolay kazanılan şeyin pek değeri olmaz derler ya, bence bu yüzden biz Atatürk’ün ve bize sunduklarının önemini tam kavrayamadık.
Belki de bu yüzden bazı kadınlarımız bu hakları geri vermeye, ikici sınıf vatandaş olmaya kolayca razı olabiliyor!
Bir kısım kadınlarımızın, erkekler tarafından böcek gibi ezilmeyi gönüllü olarak kabul etmeleri ve hâlâ Atatürk’e dil uzatmaları şaşılacak bir durumdur!

* * *

1

Gidilecek daha çok yolumuz var.
Bugün ülkemizin diğerlerini geride bıraktığı tek şey ‘kadın cinayetleri konusundaki dünya liderliğimiz’!
Bu yüzden de önce ‘kadın’ diyorum.
Gelişmiş, modern bir ülke olabilmek için önce kız çocuklarımızı eğitmeli ve kadınlara yatırım yapmalıyız.
Eğitim şart! Özellikle kadınlar için!