Ramazan deyince aklıma mis gibi kokan sıcacık pide, tereyağı ve pastırma geliyor.
O güzel iftarlar, sahura kadar yapılan sohbetler.
Oruçlu olsun olmasın ezanla birlikte şükredilerek yenen yemekler.
Sadece bedenlerimiz değil ruhlarımız da arınıp temizleniyor. İnsanlar karşısındaki kişilere karşı daha bir ihtimamlı, saygılı ve yardımsever olmaya çalışıyor. Hatta trafikte küfür edenler bile oruçluyken ağızlarından çıkan konusunda daha dikkatli davranıyor.
İşte bu mübarek, güzel ayda televizyonda halkımızı din ve ahlak konusunda bilgilendirmeye, iyiye güzele davet etmeye yönelik birçok program oluyor.
Bu programlarda konuşan kişiler de din alimlerimiz ve bu konularda ihtisas yapmış kişiler.

1

* * *

Mesela geçenlerde Bekir Köse’nin TV8’de sunduğu ‘Sahur Vakti’ programında Prof. Dr. Cevat Akşit vardı.
“O ‘hayızlı’ kadınlar da biz tutmuyoruz diye sokakta bir şey yiyemezler. Dayak yerler ha bak. Dinen dayak yerler. Gizli yesinler” diyerek halkımızı ve özellikle de kadınlarımızı uyardı.
Ne kadar da ahlâk ve sevgi dolu bir çağrı!
Erkekleri “Ramazanda açıkta yemek yerseniz dayak yersiniz” diye uyarmıyor çünkü erkek bu, karşılık verir Maazallah, bir bakmışsınız oruçlu oruçlu siz dayak yiyorsunuz.
Bu kişinin kadınları insan kategorisinde görmediği belli!
‘Hayızlı’ diyerek kadınların regli dönemini kastediyor. Biz ne kadar iğrenç varlıklarız ki bir de her ay kanıyoruz. İşte cezamız; o dönem oruç tutamıyoruz. Bir de utanmadan yemek yiyoruz ha!
Bir de her şeyi gizli yapmaya alışmışlar ya! “Madem kabahatin var, gizli yapın bari” diyor!
Yoksa din alimi cezamızı da kesmiş; dayak!

* * *

Beyefendinin isminin önündeki ünvanlara bakarsak ‘profesör, doktor’! Ve halkı bu şekilde uyarıyor!
Neden biliyor musunuz? Çünkü bildikleri tek uyarı şekli bu! Çünkü kendileri sevgisiz ve dayakla yetişiyor.
Ne kadar okula gitseler de, profesör olsalar da sevgiyi, insancıl olmayı, barışı öğrenemiyorlar bir türlü.
O altında ezildikleri aşağılık kompleksinden kurtulup, kendilerine ördükleri duvarlardan çıkıp etrafa bir düzgün bakamıyorlar.
“Ben oldum artık, benim sıram” dediklerinde etraflarına kin kusarak geçmişlerinin ve kendilerine yapılanların hıncını almaya çalışıyorlar.
İnsan, hayvan ve doğa sevgisi olmayan kişiler bize Allah sevgisi öğretmeye çalışıyor.
Allah’ın yarattıklarından bu kadar nefret ederken, bu kişiler hangi ahlakı ve dini öğretecekler bize?

* * *

Bu tür kişilerin ne dediği aklı başında insanları ilgilendirmiyor tabii ancak ben televizyonda gördüğü herkesi önemli biri zannedenler için kaygılanıyorum.
Sanki ülkemizde kadınlar yeterince katledilmiyor, dövülmüyor, hakkı yenmiyor! Bunlar yetmezmiş gibi bir de, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu izni kullanırken, ağzından çıkanı bilmez biri tarafından verilen fetvayla dayak yiyecekler!
Bravo vallahi!
Halka ayrımcılık, nefret ve şiddet çağrısında bulunanlar cezalandırılmak yerine paye verilip, televizyonda pohpohlandıkları sürece halkımız bu kişilerin din diye anlattıkları hurafelerle aldatılmaya devam edecek!
Diyanet İşlerinin Başkanlığı’nın bu tür kişilere karşı acil tedbir alması şart!

2


Doğa mı daha önemli, para mı?


Sigaraya sağlığa zararlı diye savaş açanlar her tarafı sanayi bacalarıyla doldurmak için can atıyor!
Yani “Sigara içip küçük küçük uğraşmayın biz zaten bol bol zehir solumanız için uğraşıyoruz” diyorlar.
“Maden ocakları, termik santrallerle elimizden geldiğince doğayı ve sizi zehirleyeceğiz” diye durumu anlatmaya çalışıyorlar.
Doğa mı daha önemli, para mı? Ya da sağlık mı daha önemli, para mı? Zeytin mi daha önemli, tesis mi?
Bu soruların cevabı belli değil mi… Yazık!