“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” derdi rahmetli anneannem. Üç gün sonra mart başlıyor. Gelsin bahar ayları…
Bahar deyince bile içim kıpır kıpır oluyor.
Günler uzayacak, ağaçlar yeşerecek.
Bu yıl bize ısrarla dayatılan ve bütün kış cezasını çektiğimiz yaz saati uygulaması biraz daha normal hale gelecek. Bünyelerimiz nefes alacak. Daha rahat uyanacağız.
Sabahları evimizden çıktığımızda hava zifiri karanlık olmayacak…

*  *  *

Baharla birlikte yaz için de çalışmalar başlayacak tabii. Kışın alınan bütün o kiloları vermek lazım!
Hadi kışın kazak, palto falan fazlalıkları kapatıyoruz. “Vücudumuzun soğuk havalarda yağlanmaya ihtiyacı var” diyerek içimizi de biraz rahatlatıyoruz ama hiçbirimiz alacağımız yeni sezon kıyafetlerin içinde tombul tombul görünmek istemeyiz.
Yani gelsin diyetler!

*  *  *

Yalnız bu defa, “Her seferinde yaptığım gibi bilinçsiz açlık diyetlerinden yapmayıp olaya daha bilimsel yaklaşayım” dedim.
Prof. Dr. Osman Erk’in ‘Sağlığını Yeniden Keşfet’ adlı kitabını okumaya başladım.
Her şeyden önce rahat okunan, anlaşılır, bilgi dolu bir eser…
Kitabı açtım, şöyle bir karıştırayım dedim. Karşıma ilk çıkan bölüm ‘Şekeri Terket!’
Ben de tatlıyı pek severim. Hele çikolata, dondurma... Hiç dayanamam!
Maalesef şekerin bize verdiği tek zarar fazla kilolar değil. Gerçekten de insanda bağımlılık yapıp, vücudumuza tamamen zarar veren şekeri terk etmemiz lazım!
Eminim siz de benim gibi, birçok ürünü sağlıklı olmasa bile zararsızdır ümidiyle tüketiyorsunuz.
Kitabı okudukça gördüm ki maalesef hepimiz yanılıyoruz!
Şeker, ‘tatlı zehir!’…
Şekerin her gramı sağlığımızdan bir parçayı alıp götürüyor!
Tükettiğimiz gıdalar konusunda daha öğrenecek çok şeyimiz var!
Özellikle çocuklarımız için daha da bilinçli olmalıyız.
Şeker sadece çikolata, gofret ve pastalarda bulunmuyor! Marketlerde satılan yoğurttan turşuya, hazır gıdaların çoğunda var.
Sağlıkla ilgili kitaplar okurken insan kendi ve ailesi için “Vay halimize!” demeden edemiyor.

*  *  *

Bir gün hepimiz çiftçi olacağız...
Bir yandan da kendimizi çaresiz hissediyoruz doğal olarak.
Onu yeme, bunu yeme!
E ne yiyeceğiz?!
Şimdi moda; her şeyin organiği var ama o kadar çok kandırılmaya, aldatılmaya alışmışız ki...
Ne yalan söyleyeyim, üzerinde ne yazarsa yazsın mutlaka bir kandırmaca olduğunu düşünüyorum.
En iyi çözüm küçük bir bahçe edinip kendi sebze ve meyvelerimizi yetiştirmek.
Hatta bahçeyi biraz büyük tutup köşeye küçük bir de kümes...
Baktık her şey yolunda gidiyor, arkasından bir de bol süt veren bir inek.
Hem hayvancılık hem tarım...
Ama zaten bu gidişat yakın bir gelecekte insanların bunu yapmaya mecbur kalacağını gösteriyor. Gelecekte insanlar kendi yiyeceklerini üretmeye mecbur kalacaklar.
Ne yaparsak yapalım hiçbirimiz ölümsüz değiliz elbette...
Ama sağlıklı besinler tüketip, spor yaparak neden daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmeyelim?