Benim için güzel bir akşam, sevdiğim dostlarla birlikte yapılan, keyifli bir sohbetle yenen yemektir. Fikir alışverişi yapıp yeni şeyler öğrenmeyi ve ilginç hikayeler dinlemeyi çok severim. Eğer karşımdaki kişi ne dediğini bilen, benim söylemek istediklerimi doğru anlamaya niyetli biriyse, tartışmanın bile keyfine doyum olmaz. Bazen de karşınıza öyle biri çıkar ki ne tartışmak mümkün, ne bir şeyler öğrenmek, ne de öğretmek…
İşte o zaman ruhum sıkılır, mutsuz olur, karamsarlaşırım.

konu1
Sinemaya gidip güzel bir film seyretmeyi de çok severim. Eğer filmden gerçekten etkilendiysem, arkadaşlarımla konuşup kritik yapmaya, onun hakkında düşünmeye bayılırım... Ama film kötüyse bütün gecem mahvolur. Vaktimi saçma sapan bir şey için boşa harcadığıma üzülürüm.
Güzel bir şeyler okumaktan da zevk alırım. Değişik yazarları, ilginç konuları okurken yeni bir şeyler keşfeden insanların duyduğu heyecanı hisseder, mutlu olurum. Okuduğum şeyler hakkında da sohbet etmeyi, tartışmayı severim.

* * *

Ama bazen insan öyle şeyler okuyor ki, gülsün mü ağlasın mı bilemiyor... Kendini sözün bittiği yerde buluveriyor! Böyle şeyler okuduğumda yazıyı yazanın gerçek düşüncelerinin ne olduğunu merak ediyorum. Cahilliğinden dolayı ona acımalı mıyım? Yoksa satılmış bir kalem olduğunu, sadece onu okuyan bir grup zavallının kafasını karıştırmak için abuk sabuk şeyler yazdığını düşünüp ona kızmalı mıyım?
Bir de ipe sapa gelmeyen, hiçbir bilimsel kaynağı olmayan saçmalıkları yabancı kelimelerle süsleyerek öyleymiş gibi göstermeye çalışmıyorlar mı! Bu yüzden okullara, eğitime, kreşlere karşılar işte! Bu yüzden cahil halk istiyorlar! Sonuçta yazılan yazılar orada duruyor... Artık söylenen sözler bile kayıt altında. İnkar etmek imkansız! Zaten kimse de inkar etmeye çalışmıyor artık! Yeni trend bu! Söylenen sözlerden, yazılan yazılardan daha abuk bir açıklama yaparak çıkıyorlar işin içinden… “Ben soktum hadi siz çıkarın bakalım” diyorlar!

* * *

Bunlar bugün insanları kandırıyor gibi görünebilirler. Bir grup çıkarcı tarafından alkışlanabilirler. Hak etmedikleri halde sırf halkın aklını karıştırsınlar diye özellikle seçilmiş olabilirler…Ama bu millet onları unutmayacak! Tarih onları sahtekar, soytarı, dolandırıcı, ya da vatan haini diye yazacak!
Hep böyle anılacaklar!

Şahtı şahbaz oldu!


Uzun bir tatilden sonra, yazı çocuklarıyla geçirmiş bir anne olarak okulları çok faydalı buluyorum. Okullar olmasa bütün bir sene bu çocuklarla evde ne yapardık!
Şaka bir yana, yeni eğitim yılına merhaba derken aslında çocuklarımızı nasıl bir eğitimin beklediği çoğumuzun kafasında soru işareti. Yine müfredat değişti!
“O kalktı, bu kondu” derken, çocuklarımız yine bir bilinmeze doğru yola çıktı. Bilinmezlik sadece eğitimde de değil. Okulların açılış tarihlerinin neden farklı olduğu da bir muamma.

konu2

Özel okullar eğitime başladı bile. Kimi 5 Eylül’de açıldı, kimi 6 Eylül’de... Devlet okulları ise 18 Eylül Pazartesi günü açılacaklar.
Peki bu güzel eğitim sistemi ve yeni müfredatlarla yapılan eğitimin karşılığı ne olacak?
Bu sene ilkokul birinci sınıfa başlayanlar liseden 2029 yılında mezun olacaklar. Lisede hazırlık sınıfına devam ederlerse 2030 yılında yani tam 13 sene sonra mezun olacaklar.
13 yıl emeğin sonunda, harcanan paralardan bahsetmiyorum bile, sanattan uzak, tarih bilgisi az, yaratıcılığı yok edilmiş, kendi başına düşünüp karar veremeyen, muhakeme yeteneğinden yoksun ama biat edip birilerinin peşinden giden çocuklarımız olacak.
Yeni eğitim ve öğretim yılı kutlu olsun!