Önümüzdeki salı 14 Şubat Sevgililer Günü.
Biri gidiyor, diğeri geliyor sanki. Daha yeni kutlamamış mıydık?
Bir yıl daha kuş gibi uçup gitmiş!
Sevgilisi olanlar kara kara ne yapacağını düşünüyor tabii. Sevdiklerine ne hediye alacaklar? Bu özel günü nerede kutlayacaklar?
Ben klişe şeyleri pek sevmem. İlla kalp şeklinde bir şeyler alıp, kırmızı gül falan vermek gibi...
Bu tür şeyler bana biraz zorlama gibi gelse de olayın içinde sevgi, aşk, sevgili gibi kelimeler geçince insanın içi bir tuhaf oluyor tabii…
İnsanların birbirlerini mutlu etmek adına yaptıkları her şey güzel.
Sevmek, sevilmek bize bu hayatta verilen en değerli hediyeler.

1

Kim istemez filmlerde seyrettiğimiz gibi tutkulu ve büyük aşklar yaşamayı.
Sevgi gösterip karşılığını almak her zaman öyle kolay olmuyor maalesef.
Bazen hak etmeyen insanları çok seviyorsunuz; bunun size dönüşü sadece hayal kırıklığı ve hüzün oluyor.
“Sevginize ve size değer vermeyenlerle fazla vakit kaybetmemek gerek” desek de uygulama her zaman söylendiği kadar kolay olmuyor. Ama zaman öyle değerli ki gitti mi bir daha da geri gelmiyor. Ne demiş Can Yücel:
“Bitmez sandıkların biter,
Gitmez sandıkların gider.
Yaşamak dedikleri bu işte!
Ne yaparsan yap...
Önünde kader, arkanda keder...
İkisinin toplamı bir hayat eder.”

* * *

Bazen de çok seviliyorsunuz ama kalbiniz sizi seven kişi için atmıyor.
Kalplerin karşılıklı çarpması gerçekten piyango gibi bir şey, kıymetini bilmek lazım. İnsan aşkı buldu mu gerçekten de fedakarlık yapmaktan çekinmiyor.
Eğer karşınızdaki kişi sizin için fedakarlık yapmıyorsa bilin ki sizi gerçekten sevmiyor. Ne demiş Mevlana:
“Kapına geldim.
Ve ben, ben olmaktan vazgeçtim.
Sen yeter ki ‘Kim o?’ de.
Kim olmamı istiyorsan, o olmaya geldim.”

* * *

Bazen de sırf böyle günlerden geri kalmamak için insanın sevgili bulası geliyor. Herkesin gönlünün sultanını bulmasını diliyorum. Çünkü bu hayat yarsız çekilmez...

2

Teşekkürler Öykü Hanım!


Maalesef Türkçe’nin gençlik tarafından yanlış konuşulmasına takmış biriyim. Hele ‘İşte Benim Stilim’ programında kızların yaya yaya konuşmalarına ve Türkçe’yi katletmelerine dayanamıyorum.
Bir tutturmuşlar “Ben bunu beğenemedim”. Ben kelimesini de genellikle “Ban” diye telaffuz ederek… Allah razı olsun Öykü Serter’den; sonunda “Beğenemedim’ denmez! Beğenmek kendi iradenizle yaptığınız bir eylem olduğu için doğrusu ‘beğenmedim’dir” diye düzeltti.
Çok şükür üzerimden büyük bir yük kalktı valla. Her seferinde gidip oraya “Beğenemedim demeyin” diye bağırasım geliyordu.
Öykü Hanım bir de kızları “Değil yazılır ama ‘diil’ okunur” diye bir uyarsa çok memnun olacağım. ‘Değil, değil’ deyip duruyorlar.
Yazı diliyle konuşma dili arasında bazı farklılıklar var.
Yanlış kullanılan kelimeler arasında beni en çok rahatsız eden ‘resim çekinmek’ lafı.
O ne?! ‘Şarj’ yerine ‘Şarz’ demek kadar kötü!
Etrafımdaki bazı insanlara esasının resim çektirmek olduğunu anlatmak için az savaş vermedim.
Ah, keşke rahmetli Hakkı Devrim hayatta olsaydı. Çıktığı programlarda tatlı diliyle ne güzel düzeltiyordu yanlış Türkçe kullanımlarını.
Eğitim şart!