Türkiye’de artık hiçbir şeye güven kalmadı.
Ülkemizde basın özgürlüğü var mı? Ne yazık ki “var” diyemiyoruz.
Çok sevdiğim ülkem adına üzülerek söylüyorum, Türkiye basın özgürlüğünde sınıfta kalmış durumda!
Medyada yazı ve yorumlarıyla suç işleyen olursa elbette ki, yargılanır... Nitekim çok sayıda basın davası var. Yargılanmak normaldir ama hukukta “Peşin ceza” gibi bir kavram olamaz!
Hukuk dışı uygulamalar nedeniyle ülkemizde bağımsız yargı da tartışılır hale geldi.
Hukukun olmadığı bir yerde, insan hakları da, güven de, adalet de kalmaz! Yönetim zora girer.
Adliyelerde bu nedenle “Adalet mülkün temelidir” yazılarını görürüz. Mülk kelimesi “devlet” anlamındadır. “Adalet olmazsa, devletin temeli sarsılır” anlamına gelen bir cümledir bu...
Ülkemizdeki uygulamalar ne yazık ki adalet yönünden güven erozyonu yaratıyor.
İlk defa bir haber başlığı nedeniyle bir meslektaşımızın gözaltına alındığına tanık olduk.
Cumhuriyet Gazetesi İnternet Sitesi Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, attığı bir başlık yüzünden “7 gün gözaltında” tutulacak. Peşin cezalandırma gibi bir şey bu... Peki, adalet nerede?

*  *  *

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, “Bir haberdeki başlık nedeniyle Oğuz Güven’in gözaltına alınması, basın özgürlüğü açısından ciddi bir endişe yaratmaktadır.” diye bir açıklama yaparak gazetecilere yönelik baskıların Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştırdığını belirtti.
16 Nisan’dan sonra özgürlük gelecekti güya! Bakalım daha neler göreceğiz?

Babasının kitabını yazdı


TRT eski haber müdürlerinden değerli meslektaşım Ünal Uyguç “Babasının kitabını” yazdı.
Adı: “Babam Cafer Tayyar”
Bir roman değil bu... Osmanlı döneminde Filistin savaşında çarpışan, yedek subay olarak gösterdiği başarılar nedeniyle Padişah’tan üstün hizmet madalyası alan, Kurtuluş Savaşı’na katılan, çocuklarına Atatürk sevgisini ve inancını aşılayan, Aydın ve Çine’de, Cumhuriyet ilkelerinin yerleşmesi için büyük çabalar sarf eden Cafer Tayyar Bey’in, belge ve fotoğraflarla anlatılan gerçek hayat hikâyesi...
“Demirkafa Cafer” “Atmaca Cafer” lakaplarıyla anılan Cafer Tayyar Bey, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği başarılar nedeniyle “İstiklâl Madalyası” da almıştı. Ünal Uyguç “Bu kitabın hiçbir ticari amacı yoktur.” diyerek kitabını dağıtıyor. Amacı bir kahramanın aziz hatırasını anmak.

Gençlerin imza kampanyası


Atatürk’e hakaret eden “Tarihçi” kisveli kışkırtıcı yaratığı üniversiteye sokmayan Türkiye Gençlik Birliği, “Bağımsız Türkiye” sloganıyla açtığı imza kampanyasını sürdürüyor.
“Düşman Amerika’ya İncirlik Üssü’nü kapatalım” diyen gençlerin şubeleri olan 72 ilde ve üniversitelerde topladığı imzaların daha şimdiden on binleri geçtiği belirtiliyor.
“Eşkıya yatağı İncirlik’e el konulsun” mealindeki imza kampanyasının yüz binleri aşacağını belirten gençlik temsilcileri:
“Daha sonra biz o imzaları bizzat götürüp Meclis Başkanı’na verip ‘Milletin isteği budur’ diyeceğiz. Hedefimiz çok büyük.” diyorlar.
Gençlerin ülke sorunları ile böyle candan ilgilenmesi, umut verici.

TEBESSÜM

Mutluluğun sırrı!


Adam, kahvede sohbet ederken arkadaşları:
“Senin aile yaşantına hayranız. Eşin ve çocuklarınla çok mutlu bir hayatın var. Karının bir dediğini iki etmiyorsun. Bu mutluluğun sırrını bize de anlat.” derler.
Adam anlatır:
“Evlendik, düğünümüz bittikten sonra karım kendi atına bindi, ben de kendi atıma bindim. Evimize doğru gidiyoruz. Benim bindiğim atın ayağı yolda bir şeye takıldı ve sendeledi. Karım, ata dönerek, eyerinin üzerinden eğilip:
“Bir” dedi.
Biraz daha gittik ve benim atın ayağı yeniden takıldı ve sendeledi.
Karım yine ata doğru eğilip:
“İki” dedi.
Bir süre daha gittik. Benim at yine aynı şekilde tökezlemesin mi? Karım kendi atından indi, benim ata yaklaşıp:
“Üç” dedi ve çeyizi arasından bir tabanca çıkararak atı alnından “Dan” diye vurdu.
Ben şok oldum. Öfke içinde karıma bağırdım:
“Yazık değil mi ata, neden vurdun onu?”
Karım bana döndü ve:
“Biiir” dedi.
...Ve o günden sonra karımın bir dediğini iki etmedim!”

GÜNÜN SÖZÜ 

Büyük şehirlerimizi aptalca
yaşanmaz hale getirdikten sonra
doğaya hayranlığımız artıyor!

11rahmibey_aynen