Başbakan ve bakanların demeçlerine bakıyorum, sözlerinde derin bir kuşkunun izlerini buluyorum.
Bir yandan “Referandum anketlerinde biz çok öndeyiz” diyorlar, bir yandan da ‘Hayır’ diyecek olan yurttaşları ‘Terör yanlısı’ olmakla suçluyorlar!
Efendiler... Eğer oylar gerçekten dediğiniz gibiyse, bu endişe, bu telâş niye? Neden sizin gibi düşünmeyenlere baskı yapmaya çalışıyorsunuz?
* * *
Gezici Araştırma Şirketi’nin anket sonuçlarına baktığım zaman, iktidar kanadının endişesini anladım.
Bu ayın ilk 15 gününde yapılan araştırmaya göre “Evet” oyları yüzde 43.7 düzeyinde... “Hayır” oyları ise yüzde 45.7... Karasızlar dağıtıldığında sonuç yüzde 51.1 HAYIR, yüzde 48.9 EVET oluyor.
HAYIR oyları yüzde 2.2 puan önde...
Anlaşılan iktidarı kızdıran, Gezici Araştırma Şirketi’nin açıkladığı rakamlar...
Endişenin sebebi anlaşıldı!
* * *
Yukarıda kaydettiğim rakamlar, tarafsız bir kuruluşun saptadığı anket oranları...
Bir de CHP’lilerin yaptırdığı araştırmalar var... O anketlerde HAYIR oyları çok daha önde...
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel “Hayır” oylarının hayli önde olduğunu belirterek şöyle diyor:
“Anketlerde biz 4 ilâ 6 puan ileriye geçtik.
Biz AKP gibi insanları suçlamıyoruz.
Kimseyi ötekileştirmeden ‘Hayır’a ikna etmek gibi bir görevimiz var.
Biz sisteme karşı çıkıyoruz.
Seçilecek olan bizim Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu olsa bile başkanlık sistemine, yani tek adam yönetimine karşıyız. Çünkü demokrasi ve özgürlükleri yok edip Türkiye’yi çöküşe götürecek sakıncalı bir sistemdir bu!
Aklı başında herkes, tek adam yönetimine hayır demelidir!”
Aşağılık saldırıların alçak failleri nerede?
İyi iş yaptığı zaman polisi övüyoruz. İşleri askıya alıp savsakladığı zaman da elbette ki eleştireceğiz.
En korkunç cinayetleri, en esrarengiz gaspları, soygunları aydınlatan polis, basit zorbalıkları, çirkin kabadayılıkları yapan serseri güruhunu bulamıyor mu?
Kimlerin yönlendirdiği tahmin edilen bir grup militan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ve Genel Merkezi eleştiren muhalif Yeniçağ Gazetesi’ni basmış, camları, çerçeveleri parçalayıp yazarlara ve yazı işleri mensuplarına gözdağı vermek istemişti...
Kamera kayıtları ortada? Ne oldu o olay? Nerede o aşağılık saldırganlar ve onları yönlendiren ahlâksızlar?
Yok efendim... Her şeyin üstesinden gelen polis, bu olayı çözememiş. Failler buhar olup uçtu sanki?
* * *
İşler böyle gevşek tutulunca olaylar olayları izler.
Sabahattin Önkibar “Devlet Bahçeli” adında bir kitap yazdı, reklamları yapıldı, hayli ilgi topladı.
Kitabı basan Kırmızı Kedi Yayınevi “Kitapta hakaret edici, aşağılayıcı, yalan-yanlış hiçbir bölüm yok” dedi ama Devlet Bahçeli’nin avukatları mahkemeye başvurup “Kitabı toplatma” kararı aldırdı.
Bu yetmedi, yüzleri örtülü iki saldırgan yayınevine saldırdı, ellerindeki çekiçlerle camları çerçeveleri indirdi.
Olayın failleri olarak iki kişi yakalandı ama aynı gün serbest bırakıldı!
Vahşi saldırı, yapanların yanlarına kâr mı kalacak? Öyle olursa bundan cesaret alacak başka saldırganlar, başka yerleri de basabilir!
Nitekim önceki gün Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin benzin dökülerek yakılması bunun göstergesidir.
Nerede o çember sakallı, kundakçı rezil? Kamera kayıtları var ama o ortada yok!
Ülkemizde demokrasi, insan hakları, özgürlükler her geçen gün biraz daha zayıflıyor.
Tarafsız olması ve herkesi savunması gereken polis, muhalif olanların başına gelenleri sanki pek umursamıyor gibi... Yazık oluyor ülkeye!
TEBESSÜM
Gazete ve kadın!
Kadın, kahvaltı odasında gazete okuyan kocasına bakıp söylenir:
“Keşke bir gazete olsaymışım. Böylece bütün gün sımsıkı tuttuğun ve ilgilendiğin tek şey ben olurdum.”
Adam kafasını kaldırmadan cevap vermiş:
“Haklısın karıcığım... Fakat, nerede o günler? İnan ki, böyle bir piyango, böyle şanslı bir olay düşünemiyorum... Keşke sen gerçekten bir gazete olsaydın.”
“Ah, doğru mu söylüyorsun kocacığım?”
“Tabii ki doğru söylüyorum. Böylece senin yerine her gün başka bir tane alırdım!”
GÜNÜN SÖZÜ
Kadının dekoltesi vücudunu
açmak, erkeğin dekoltesi
ise cüzdanını açmaktır!
