Eski yıllarda İstanbul’u yöneten sevimli bir vali vardı. Dr. Fahrettin Kerim Gökay.
Vali bey cüce denilecek kadar kısa boylu olduğu için gazetelerde köşe yazarları
sık sık:
“Mini mini valimiz,
ne olacak halimiz?” diye sorarlardı.
Fahrettin Kerim Gökay bugün Türkiye’yi yönetenler gibi değildi. Çok hoşgörülüydü. Hiç kızmaz, hatta gördüğü ilgi nedeniyle memnun olurdu.
Biz de şimdi onun zamanındaki gibi:
“Ne olacak halimiz?” diye soruyoruz.
Sanıyorum gelecek günler pek parlak olmayacak!

*  *  *

Referandumdan güçlü bir “HAYIR” çıktı. Yüksekliği tartışmalı Seçim Kurulu, ofsayttan atılan gayrı nizami golleri, yani mühürsüz oy pusulalarını geçerli saymasaydı, ülkenin durumu çok daha farklı olacaktı.
Bugünkü halimiz Yandaş Seçim Kurulu’nun tarihi bir ayıbıdır ve bu her üyenin alnına hiç çıkmayacak bir leke gibi yapışmıştır!
Onları ayıplarıyla baş başa bırakıp, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın şu gerçekçi sözlerini okuyalım:

*  *  *

“Artık ‘Evet’ diyen vatandaşlarımız dahil, hiç kimse bu referandumun meşruiyetinden söz edemez! Manzara 1946 seçimlerindeki ‘Açık oy, gizli sayım’ından kat be kat ağırdır! Taammüden işlenmiş bir demokrasi cinayetidir bu... Zaten hukuk devleti yok edilmişti, şimdi de Yüksek denilen Seçim Kurulu eliyle kanun devletini yerle bir ettiler! Türkiye artık anayasasız sözde siyasi bir yapıdır.
Yeniden doğuşu sağlayacak olan, hukuk ve adalet arayışı olacaktır.
Unutmayalım... Yalnız İzmir’in dağlarında değil, bu ülkenin bütün dağlarında çiçekler hep açar!”

Scarlet ve Tamer Yiğit


Ceylan Öztanık, uzun yılların turizmcisidir. İstanbul’da ve Bodrum’da çok sayıda otelin sahibi...
Önceki gün ondan bir telefon aldım:
“Rahmi Ağabey, yarın Etiler Scarlet’te buluşalım. Murat Dedeman ve diğer dostlar da gelecek.”
Murat Dedeman, “Dedeman Oteller Zinciri”nin sahibi...
O da arkadaşım...
Etiler’de, bir ay kadar önce açılan iddialı Scarlet et lokantasına gittim. Hava güzel olduğu için bahçede masa kurulmuştu.
Masada Ceylan Bey’in kardeşi turizmci ve dost bir insan olan Nafi Öztanık, turizmci işadamı Fahri Salman, yine turizmci işadamı Sami Manisa ve gazeteci arkadaşım Aydın Candabak ile birlikte sürpriz bir konuk vardı: Tamer Yiğit ve oğlu.
Bugünün gençleri Tamer Yiğit’i tanımaz. Fakat o eski yıllarda Türkiye’nin neredeyse bütün genç kızlarının hayran olduğu bir jön, bir sinema yıldızıydı. Çok filmini seyretmiştim.
Tamer Yiğit, kadim dostum Ceylan Öztanık’ın yakın arkadaşıydı ve tanışmak o akşama nasip oldu. Ünlü aktör “Ben de yıllardır sizin yazılarınızın tiryakisiyim” dedi.
Bugün 75 yaşındaydı. Fakat hâlâ zinde ve yakışıklıydı. Sadece vaktiyle kumral olan o gür saçları bembeyaz olmuştu. Ne yaparsanız yapın, yıllar insanı eskitiyor!
Tamer Yiğit’le eski Yeşilçam anılarından söz ederken, turizmci işadamları ile Türkiye turizminin halini konuştuk.
“Otellerde doluluk oranı arttı, bu iyi ama gelir düştü. Çünkü odalar çok ucuza gitti. Ortalama 50-60 Euro civarında... Turizmde zor bir sezon yaşanacak” dediler.
Gece bu konuşmalarla geçti, altın yumurtlayan tavuk olan turizmimizin düzelmesini diledik.
Bu arada şunu da söylemeliyim: Etiler’deki Scarlet et lokantasının genç patronu Süleyman Dilek’in sunumu çok iyiydi. İşadamı komşum Zühtü Yorgancı “Buradaki eti İstanbul’un hiçbir yerinde yiyemezsiniz” dedi. Zühtü Yorgancı bu işleri iyi bilir. Biz de “Hayırlı olsun” dedik.

TEBESSÜM

Günümüzün bir soytarısı!


Adam, hileli de olsa, oylar geçerli sayıldığı için kazanmanın aşırı gururu ile “Küçük dağları ben yarattım” dercesine dolaşıyormuş.
Öyle şımarmış ki, havalar ısınmasına rağmen, samur kürkü sırtından çıkartmıyor, o kürke sahip olmanın ve oylamada kazanmanın çalımından yanına yaklaşılmıyormuş...
Bizim Temel, böyle birine çatmış işte... Fiyakasından geçilmeyen ve insanlara tepeden bakan adamı görünce kafası bozulmuş, adamı çevirerek:
“Bana bak arkadaş” demiş “O sırtındaki kürkle dolaşıp durma... Çünkü o kürk var ya o kürk... Bir zamanlar asıl sahibini bile hayvanlıktan kurtaramadı yahu!”

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatta başarılı olmak
için akılsız görünmeli
ama akıllı olmalısınız!
10rahmibey30cm