Ülke olarak, demokrasi ve hukuk adına utanılacak günler yaşıyoruz.
Dış dünyadaki itibarımız zaten büyük yara almıştı, şimdi neredeyse sıfıra yaklaştı.
SÖZCÜ’ye yapılan büyük haksızlık, Türkiye’de artık hukuk kavramının yerlerde süründüğünü göstermesi bakımından çok üzücüdür.
Yayın hayatına başladığı 2007 yılından beri on yıldır, yöneticileri, yazarları ve muhabirleriyle, topyekûn olarak FETÖ ile mücadele eden SÖZCÜ’ye FETÖ operasyonu yapılması, yargımızın artık ne hale geldiğinin tipik bir göstergesidir.
Fetullah Gülen örgütünün polis teşkilatında nasıl yuvalandığını, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne nasıl sızdığını defalarca yazıp AKP iktidarını uyarmıştık... Ülkeyi yönetenler bu uyarılara kulak tıkayıp, Feto ile yan yana, can cana, kol kola yürümeyi tercih etmişti...
Sonra 15 Temmuz darbe teşebbüsü oldu, akılları o zaman başlarına geldi.
Şimdi SÖZCÜ Gazetesi, FETÖ’cü olmakla suçlanıyor. Güler misiniz, ağlar mısınız?
Şaşkına dönen gazeteci arkadaşım Hasan Cemal şöyle bir tweet atmış:
“SÖZCÜ ile FETÖ mü? Allahım, sen aklıma mukayyet ol!” diyor. Haklı.
Bu mantık dışı iddiayı kimsenin aklı almıyor!
Oysa yargının adaletten şaşmaması gerekir.
Yargıya güven kalmazsa devlet olarak nasıl ayakta kalırız?
Kuran-ı Kerim “Allah adaletle yönetenleri sever” der.
Adalet olmayan yerde, insan düşer her derde.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu:
“Adalet mülkün temelidir. Yani devletin temelidir” diyor ve ekliyor:
“Yargıya güven kalmadıktan sonra o devletin temeli çatırdıyor demektir. Yargı bağımsızlığına dönebilmek için önümüzde bir fırsat var. Bu fırsat da 3 Kasım 2019 Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimidir. O seçimin kazanılması halinde parlamenter rejime dönme fırsatı ortaya çıkar. O zaman, şimdi yok edilen demokrasinin kuvvetler ayrılığı prensibi yeniden kurulabilir.”

*  *  *

Kara günler yaşıyoruz, üzülmemek mümkün değil ama bizim gibi demokrasisi tam gelişmemiş ülkelerde bu tür fırtınalar hep kopar.
Siyasette çareler tükenmez.
Yeter ki, yok edilen demokratik düzene tekrar dönebilelim... Hedefimiz bu olmalı.

Kayıp aranıyor! Adalet nerede?


Hep söylüyorum. Türkiye’de artık gerçek gazetecilik yapmak, gidip Suriye’de savaşmaktan daha zor bir hale geldi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin raporuna göre halen ülkemizin cezaevlerinde 159 tutuklu gazeteci var.
Yok yere hapse girmek istemeyip de kaçan gazetecilerin sayısı ise 123... Bunlar da yakalandıkça ya da teslim oldukça içeri tıkılıyor.
Hapse atılan ve aranmakta olan gazetecilerin toplam sayısı şimdilik 282.
Bu müthiş rakam, kırılması mümkün olmayan bir dünya rekoru!
Düşünün, demokrasinin olmadığı Çin’de bile tutuklu gazeteci sayısı sadece 40... Bizim demokrasimiz, Çin’de olmayan demokrasiden daha geri!

*  *  *

Ülkemiz neden bu kadar ilkel? Cezaevleri neden böylesine tıka basa dolu?
Ülkeyi yönetenlerin bunu düşünmelerinde büyük yarar var ama halen tuttuklarını içeri atmaktan başka bir şey yapmıyorlar!
Hiçbir adaletsizlik sonsuza kadar sürmez.
Buna Hz. Muhammed’in sözleri ile cevap verelim. Diyor ki:
“Kâfirlerin iktidarı bile, eğer âdil ise sürebilir. Ama müminlerin iktidarı, eğer adaletsiz ise mutlaka yok olur.”
Bu sözler her şeyi anlatıyor.

TEBESSÜM

Balığın koktuğu yer!


Toplum olarak hep kullandığımız bir söz vardır... Bir çok olayda “Balık baştan kokar” deriz.
Adam balıkçıya gitmiş, lüferler dizi dizi tablalarda sıralı. Sormuş:
“Taze mi?”
Balıkçı fena fena bakmış, bozulmuş:
“Bizde bayat yok’”
Adam eğilip, başlamış balıkları koklamaya...
Balıkçı iyice sinirlenmiş:
“Yahu nesine bakıyorsun? Bayat mı, taze mi diye bakacaksan başına bakılır. Sen kalkmış kuyruklarını kokluyorsun. Balık baştan kokar!”
Adam başını kaldırmış:
“Doğru, dediğin doğru ama bunlar nasıl olsa baştan kokmuş da, bakalım kuyruğa kadar inmiş mi, ona bakıyorum.”

GÜNÜN SÖZÜ

Kurdun kuzuyu yemek
istemesinde
şaşılacak bir şey
yoktur. Fakat bir gün kuzunun
kemikleri
boğazında kalabilir!

13rahmibey30cm