Hayretler içindeyim...
21’inci Yüzyıl Türkiye’sinde hâlâ dünyanın tepsi gibi düz olduğunu sanan insanlar var.
Bir tane zannetmeyin, hayli fazla...
Nasıl bir eğitim sistemimiz var ki böyle zır cahiller yetiştirebiliyor?
Birkaç gün önceki bir yazımda “AKP Gençlik Kolları Yöneticisi” olan bir şahsın “Dünya düzdür, yuvarlak oluşu Masonların uydurmasıdır. Kuran’da da dünyanın düz olduğu yazılıdır” dediğini yazmış “Vay canına! Nasıl iş bu?” demiştim.
Gelen mesajları görseniz saçınızı başınızı yolarsınız.
Birçok kişi o zır cahili destekliyor:
“Amerikalılar sizi kandırdı. Dünya yuvarlak değil, düzdür. Dinimiz bunu kabul etmez. Amerikalı astronotların Ay’a gittiği de doğru değil, fotomontaj. Dünya yuvarlak olsa böyle ayakta durabilir miyiz?” gibisinden saçmadan da saçma lâflar!
Ben bu kafada insanları yetiştiren eğitimcilerimizi üstün başarılarından (!) dolayı tebrik ediyorum. Bu gidişle çağın çok daha gerisine gideceğimiz kesindir.

*  *  *

Galileo’nun engizisyon mahkemesi tarafından yakılmaya kalkışılmasının tarihi, 1632’dir. Yani günümüzden 385 yıl öncesine kadar insanlar dünyanın yuvarlak olduğunu bilmiyorlardı ve “Dünya dönüyor” diyen İtalyan bilgin Galileo’yu idam istemi ile yargılamışlardı.
Galileo teleskopu bulan bilgindir.
O devirde dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü kimse kabul etmiyordu.
Engizisyon mahkemesi “Eğer bu lâfını geri alırsan ölüm cezanı affederiz. Dine ters düşen sözünü geri almazsan seni yakacağız!” demişti.
Galileo da ölümden kurtulmak için sözünü geri almış ve toplumdan özür dilemişti.
Müritleri ve öğrencileri, hocalarının kahramanlık yapıp sözünü geri almayacağı kanaatindeydiler. O sözünü geri alınca çok üzüldüler ve hocalarına “Kahramanları olmayan memlekete çok yazık” dediler.
Galileo da öğrencilerine “Kahramanlara muhtaç olan memleketlere çok yazık!” dedi ve ekledi:
“Ben dönmüyor desem de, dünya yine dönüyor!”

*  *  *

Galileo dindardı ve çok koyu bir Katolik’ti ama şöyle diyordu:
“Eğer müspet bilimlerin getirdiği gerçekleri din kitaplarından öğrenmeye kalkarsanız öğrenemezsiniz ve işin içinden de çıkamazsınız.”
Galileo 17’nci yüzyılda yaşadı. Aradan dört asra yakın zaman geçti.
2017 Türkiye’sinde hâlâ dünyanın tepsi gibi düz olduğuna ve dönmediğine inanan insanlar var. Üzülmez misiniz?

Peş peşe 4 acı kayıp!


Dört değerli yazarımızı peş peşe kaybettik. Dördünün de ortak özelliği Atatürkçü, laik Cumhuriyet yanlısı ve yurtsever düşünürler olmalarıydı.
- Muzaffer İzgü (26 Ağustos)
- Emin Özdemir (1 Eylül)
- Erdoğan Tokmakçıoğlu (3 Eylül)
- Doğan Yurdakul (4 Eylül)
Dört yazar da üretkenliği, çalışkanlığı, saygıyı, sevgiyi anlatan eserler verdi.
Doğan Yurdakul, Ergenekon Davası nedeniyle bir yılını suçsuz yere Silivri zulüm hanesinde geçirmiş, kanserle mücadele eden karısı Güngör Hanım’ın son günlerinde yanında olamamıştı. Ona sadece eşinin cenazesine katılma izni vermişlerdi!
Odatv’nin kurucularından olan cesur yürekli Doğan Yurdakul, hayatının hiçbir döneminde zalimlerin karşısında eğilip bükülmemişti.
Dört değerli yazarımız, düşünceleri, yazıları, eserleri ile gençleri ve gelecek kuşakları aydınlatmaya devam edecekler. Nur içinde yatsınlar.

Tebessüm

Dağ evinde bir gece!


Temel, Karayolları’nda çalışırken bir gün yolunu kaybedince gördüğü dağ evine sığınır ve kapıyı açan güzel hanıma:
“Ben Karayolları’nda şefim. Bu gece burada kalabilir miyim?” der.
Temel’i buyur eden genç kadın akşam yemeği sırasında sorar:
“Benim kocam yok, yalnız yaşıyorum. Benden bir şey istiyor musun?”
Temel “Hayır” der, “Ben Karayolları’nda şefim.”
Bir süre sonra kadın soyunarak gelip yine sorar:
“Bu gece benden bir isteğiniz var mı?”
Temel aynı cevabı verir:
“Hayır! Ben Karayolları’nda şefim”
Sabah olur. Temel, kadını bir tavukla iki horoza yem verirken görünce sorar:
“Bu iki horoz o tavuğu rahat bırakır mı sence?”
Kadın, “Yanılıyorsun” der, “Burada sadece bir horoz ve bir tavuk var!”
“Ya diğer horoz nedir?”
Genç kadın “O horoz değil efendim, o Karayolları’nda şefmiş” der.

GÜNÜN SÖZÜ 

Eğer biri sana çok dil
döküyorsa, yüreğinde
kötü niyet saklıdır!

02rahmibeykarika