Ülkenin rejimi değiştiriliyor. Vatandaşlar Meclis önünde toplanıp protesto haklarını kullanmak istiyor ama Ankara Valisi, OHAL yasasına dayanarak her türlü gösteriyi ve yürüyüşü yasaklamış bulunuyor. Bizde demokrasi (!) böyle işte!
Ülkenin kaderi ile oynanırken, kimsenin sesini çıkartmasına da izin verilmiyor!
Başbakan Binali Yıldırım “Nihai kararı verecek olan millettir” diyor.
İyi de… Hangi millet? Bir şeyden haberi olmayan, yapılan değişikliğin ne olduğunu bilmeyen millet mi?
İşte size ilginç bir anket…
* * *
Kamuoyu araştırma kuruluşu ANAR’ın yaptığı ankete göre;
- “Hiç bilgim yok” diyenler, yüzde 36,
- “Çok az bilgim var” diyenler yüzde 28,
- “Biraz öğrendim” diyenler yüzde 14.
Özeti şu: Yüzde 80 vatandaşımız anayasa değişikliği ve başkanlık sisteminin ne olduğunu, sonuçlarının ne olacağını bilmiyor!
Böyle bir durumda tasarıyı halk oylamasına götürerek sağlıklı bir sonuç elde etmek mümkün müdür? Üstelik ülkede Olağanüstü Hal var.
* * *
“OHAL halinde nasıl referandum düşünebiliyorsunuz?” diye şaşkınlığını dile getiren CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal:
“Bu sistem Türkiye’yi çağdaş bir demokrasiye değil Ortadoğu diktasına götürür. Böyle bir sistemden Saddam çıkar, Kaddafi çıkar, Esad çıkar!” diyor.
Deniz Baykal tecrübeli bir siyaset adamıdır ve onun bu uyarılarına kulak vermek gerekir. Fakat ülkemizi yöneten siyasilerden öyle bir basiret beklemek fazla iyimserlik olur!
“Aklımla Dalga Geçme”
Türkiye’nin zor günler yaşadığı şu kritik dönemde maalesef medyanın büyük bir bölümü yalakalıktan başka bir şey yapmıyor. Halimiz içler acısı!
Bu arada dik duran, vicdanının sesini dinleyip haberleri düzgün veren, halkı uyaran ve uyandırmaya çalışan az sayıda meslektaşımız da var…
Bunlardan biri de Fox TV’de ana haberleri sunan Fatih Portakal…
Bu meslektaşımızı izleyenler Türkiye’de neler olup bittiğini en gerçekçi şekilde anlarlar, öğrenirler.
Neden bunları yazdım?
Fatih Portakal’ın yazdığı bir kitap (geç de olsa) elime geçti de ondan…
Kitabın adı: “Aklımla Dalga Geçme”
Sadece bu isim bile bize, ülkemizdeki siyasilerin aklımızla nasıl dalga geçtiklerini anlatıyor.
Fatih Portakal “Bu kitapla zamanın zihinlerinizden sildiklerini size yeniden hatırlatacağım. Bunun doğal sonucu olarak ne kadar çok şeyi, unuttuğumuzu fark edeceksiniz.” diyor. İlginç bir çalışma
…(Can Sanat Yayınları)
Tebessüm
“Evde kapan var”
“Bana ne?” diyen bir toplum olduk. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın havasında olanlar” şu hikâyeyi hatırlasınlar lütfen:
“Duvardaki çatlaktan bakan minik fare, çiftlik sahibi ile karısının bir paket açtıklarını görür. Bir de bakar ki fare kapanı!
“Aman Allahım, bunlar canımıza kastediyor” diye düşünür ve hemen bahçeye koşup alarmı verir:
“Evde kapan var! Evde kapan var!”
Tavuk gıdaklayıp kafasını kaldırır “Sayın fare, bu sizin için ciddi bir sorun olsa da, beni ilgilendiren bir tarafı yok!” der.
Fare bu sefer dönüp koyuna: “Evde kapan var, evde kapan var” der.
Koyun “Vah vah! Üzgünüm sayın fare, emin ol senin için dua edeceğim” der.
Fare bu kez öküze yönelir:
“Evde kapan var! Evde kapan var!” diye bağırır.
Öküz “Sayın fare, senin için üzgünüm ama bu ilgileneceğim bir şey değil!” der.
Fare, yalnızlık ve terk edilmişlik hisleri içinde tek başına kalır.
* * *
O akşam evde bir kapan sesi duyulur. Gürültüye koşan çiftçinin karısı karanlıkta, kapana zehirli bir yılanın kuyruğunu kaptırdığını görmez ve yılan da kadını ısırır.
Çiftçi, hemen doktor çağırır. Kadın ateşli ve hasta olarak yatmaktadır.
Ee, ateşli insana ne verilir? Sıcak bir tavuk çorbası… Tavuk hemen kesilir ve pişirilir!
Ertesi günü eş, dost, akraba hasta ziyaretine gelince, çiftçi de koyunu kesip sofraya koymak zorunda kalır.
Kadın iyileşemeyip, ölür. Cenazeye çok kalabalık gelir… Çiftçi bu defa da konukları doyurmak için öküzü keser!
Fareye de olup bitenleri deliğinin ardından izlemek kalır!
Hepimiz aynı gemideyiz…
Toplumda birimiz tehdit altındaysak, hepimiz risk altındayız demektir! “Bana ne?” demek yanlış olur!
GÜNÜN SÖZÜ
Koyunlar ömürlerini kurttan korkarak geçirir, oysa onları insanlar yer!
