Ben Müjdat Gezen’i çok severim. Büyük yurtseverdir.
Onun, uzun yıllardır ülkemize, para-pul almadan sanatçı gençler yetiştirdiği Kültür Merkezi’nin yobaz ya da yobazlar tarafından, benzin dökülüp yakılmasına çok üzüldüm.
Memlekette ne yazık ki böyle herif-i naşerifler (şerefsiz herifler) de var.
Dilerim polis kundakçıları en kısa zamanda yakalar!
Peki, yakalar da ne olur? Büyük bir ihtimalle serbest bırakılırlar...
Kırmızı Kedi Kitabevi’ne, kar maskeleri takarak saldırıp, balyoz ve çekiçlerle camını çerçevesini paramparça eden gözü dönmüş militanlar yakalandı da ne oldu?
Aynı gün serbest bırakıldılar!
İki satır eleştiri tweeti atanlar içeri tıkılıp aylarca hapis yatırılırken, kar maskeli vahşi saldırganlara dokunulmuyor! Ne hazin!
Ülkemiz artık bu hale geldi işte...
16 Nisan Referandumu yaklaştıkça, cezasız kalan bu tür saldırıların artmasından endişe ediyorum.
Helâl olsun adaletinize!

*   *  *

Şimdi gelelim Müjdat Gezen kardeşimize...
Bu yangın, aslında için için yanan güzel memleketimizde alevlerin dışa vuran bir kısmı...
İçteki alevleri söndüremediğimiz sürece bazı yerlerden böyle ateşler fışkıracaktır.
Peki Müjdat Bey kardeşim senin hiç hatan yok mu?
Sen ki, uzun yıllardır en kârlı işlere sırtını dönüp, seni milyarder yapacak önerileri elinin tersiyle itip, bir kuruş bile almadan bu ülkeye yetenekli sanatçılar, aydın gençler yetiştiriyorsun.
Nene gerek yaa? Sen iktidara bir göz kırpsan, birazcık da yandaşlık yapsan, bir elin yağda, bir elin balda yaşarsın... Paraya para demezsin. YAKILMAK gibi bir derdin de kalmaz!
Demek ki, kabahat sende canım kardeşim!
Sanatçı geçinen, bazı aktör, aktris, oyuncu ve şarkıcıları görmüyor musun?
Metelik etmez bu kişiler köşklerde, konaklarda, saraylarda baş tacı ediliyor!
Seni de gaddarca yakmaya kalkışıp, ülkemizin son kalelerinden birini daha yıkmak istiyorlar!

Demek ki rahmet istedi


Sevgili okurlar... Hatasız kul olmaz... Her fani hata yapabilir.
Ülke sorunlarıyla kafamız o kadar dolmuş ki, bazen yanlış da yapabiliyoruz.
Kısa bir süre önceydi.
SÖZCÜ’nün yazı işleri müdürlerinden Ferda Öngün aradı:
“Rahmi Bey, yazınızda Gün Sazak diye yazmışsınız...”
“Nee? Gün Sazak mı? Hayır, o isim Süleyman Sazak olacak. Gün Sazak onun babası... 1980 yılında 48 yaşında iken bir suikast sonucu şehit edilmişti” dedim.
Ferda Öngün, işinin ehli bir meslektaş... “Düzelttim Rahmi Bey” dedi.
Böylece ben de bir yanlıştan kurtuldum.
“Türk milliyetçileri harekete geçti” başlıklı yazı böylece hatasız çıktı.
O yazıda MHP Genel Başkan adaylarından söz ederken Süleyman Sazak yerine “Gün Sazak” diye yazmışım. Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapan ve gümrüklerdeki soygunu önleyen MHP’li namuslu bir siyaset adamıydı. Onun aziz hatırasını her zaman saygıyla anarım. Şehit edilişinden 37 yıl sonra demek ki rahmet istedi. Nur içinde yatsın!

TEBESSÜM

“Doktor bana bir çare!”


Adam bir doktora gidip, son zamanlarda gözlerinin dışarıya fırladığını ve kulaklarının uğuldadığını söyleyerek “Doktor bana bir çare” der.
Doktor adamı iyice muayene ettikten sonra “Bademciklerinizin alınması gerekiyor” der.
Adam bademciklerini aldırır ama durumu iyileşmez! Bunun üzerine başka bir doktora gider.
O doktor da adama “dişlerini çektirmesini” söyler. Adamcağız dişlerini çektirir ama sıkıntı devam eder.
Adam üçüncü bir doktora görünmeye karar verir. O da iyice muayene ettikten sonra:
“Maalesef 6 aylık ömrünüz kalmış!” deyince adam perişan olur.
“Madem 6 aylık ömrüm kaldı, o zaman çok iyi yaşamalıyım” der ve lüks bir araba satın alır, üniformalı şoför tutar.
En lüks terziye 10 ayrı elbise diktirir. Yeni gömlekler ısmarlar.
Gömlekçi “Kol 18, yaka 40” diye ölçü alırken adam “Yaka 38” diye düzeltir;
Gömlekçi “40” diye ısrar edince adam “ Yahu ben hep 38 giyerim” der.
Bunun üzerine gömlekçi:
“Siz bilirsiniz bayım” der “Ben yakanızı 38 de yaparım ama sizi uyarıyorum. 38 numara yaka giymeye devam ederseniz gözleriniz patlar, kulaklarınız da uğuldar!”

GÜNÜN SÖZÜ

Milletsiz taht, sadece
kadife kumaşla örtülmüş
dört tahta parçasıdır!

11rahmibey30cm