Şimdi anlatacağım öykünün Amerika’da bazı askeri okullarda ders olarak anlatıldığı belirtiliyor.
Hikâye gelişmekte olan veya az gelişmiş bütün “üçüncü dünya ülkelerine” ders olacak nitelikte... Okuyalım:

*  *  *

“Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış.
Filmin adı “Küçük Tavuk”
Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin büyük ve kuvvetli horozu bulunuyor.
Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor!
Büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkı kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor, tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.

*  *  *

Kümese giremeyen tilki, bunun üzerine, kümesin tellerinde küçük bir delik açarak, genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen genç horoz her gün gelip tilkiden mısır almaya başlıyor.
Bir süre sonra tilki, genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince, genç horoz hem kendisi yiyor, hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor. Böylece yavaş yavaş büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor.
Artık popüler olan ve irileşen genç horozun etrafındaki tavuklar hızla çoğalıyor.
Bu aşama da tilki, kümesin kapısının önüne çok miktarda mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor, “Kapıyı açalım mı, açmayalım mı?” diye...
Sonunda korka korka kapıyı açıp kafalarını dışarı uzatarak yemlenip hemen geri çekiliyorlar.
Bu bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor, korkuları azalıyor.

*  *  *

Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar, genç horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar.
Tilki bir süre sonra, gece, kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır taneleri döküyor. Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca mısır tanelerini yiyen tavuklar yemlene yemlene ilerideki mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki, bütün tavuklar mağaraya girince, mağaranın kapısını kapatıyor.”

*  *  *

Çizgi film burada bitiyor, ışıklar yanıyor ve dersin hocası kürsüye çıkarak:
“İşte” diyor, “Geri kalmış ülkeler böyle yönetilir!”
Kümes neresi, horozlar kimler, kurnaz tilki kim? Geri kalmış ülkeler hangileri? Yorum size ait! (Teşekkürler sevgili arkadaşım Lütfü Tomuş)

Adaletin bu mu?


Yandaş olmayan tüm bağımsız gazeteciler Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan şikâyetçi!
Türkiye cezaevlerinde 170 civarında gazeteci var.
Daha önce de yazdım, bir dünya rekoru bu!
Kırılan rekorlar, insanlara da, uluslara da gurur verir ama böylesi rekorlar değil tabii ki... Bu tür rekorlar bizim utancımız!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti aylardır meslektaşlarını ziyaret edip onlara moral vermek için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın iznini bekliyor.
“Hak ve adalet Ankara-İstanbul karayolunda değil hukukun doğal mecrasında aranır” diyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın kendisi bu doğal mecrayı tıkıyor. Aylardır önündeki izin taleplerine cevap bile vermeyen Bekir Bozdağ’ın bu katı tutumuna karşı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ne yapsın?
Bir gün gazeteciler de yollara dökülüp protesto yürüyüşü yapacaklar. Başka çareleri yok!

Anlayana aşk olsun!


CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, “MİT TIR'ları” haberi nedeniyle casuslukla suçlanıp 25 yıl hapse mahkûm edildi ya... Ankaralı Avukat Erdem Akyüz bir mesaj göndermiş “Elli yıllık hukukçuyum. MİT TIR’ları olayına akıl sır erdirebilmiş değilim” diyor ve ekliyor:
“İhbar üzerine savcılık arama kararı veriyor. Gayet tabii aranacak. Kaçak eşya ve kaçak silah ihbarıyla yapılan birkaç TIR’daki arama ve buna ilişkin haber nasıl oluyor da suç oluyor? Her durumda bağımsız yargı, savcı ve yargıçlar araştırma yaparlar. Ayrıca bu olayı haber olarak vermek, Anayasada yer alan ‘Basın özgürlüğü, haber alma ve haber verme hakkı” kapsamına girer. Kaldı ki, karar daha kesinleşmeden yargılanan kişinin tutuklanmasına karar verilmesi de olayın anlaşılamayan diğer yönüdür.”

GÜNÜN SÖZÜ

Alçak politikacılar
için, düşmek
korkusu yoktur!

11rahmibey_aynen